GELİN AKLİ SELİM'E BAĞLI'YALIM!

AKLI SELİM'E BAĞLI'YALIM! 

'-Bir musibet bin nasihatten iyidir. Dedi büyüklerimiz. Oysa biz ne nasihatlerden ne de ölüm, acı, haksızlık kokan musibetlerden ders almayı öğrenemedik... 

Özellikle kendinden olanı hafif tartan bozuk terazisi, yabancıya olan hastalıklı düşkünlüğü ile Şanlıurfa olarak can alan, can yakan, adaleti, hukuku, liyakatli temsiliyeti yok eden musibetlerden gerekli dersleri almayı bir türlü beceremedik. 

Malum, merkez üssü Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık olan deprem felaketi hepimizin psikolojisini bozduğu, yüreklerini yaktığı ve anlatılması zor günlerden geçiyoruz. 

Yıkılan binaların enkazları altında yüz binlerce bedenin kaldığı yanılgısıyla sadece ölenlere, yaralılara döndük yüzümüzü. Evet, yiyip giden canlar bizimdi. 

Evet, o enkazların altında yarına düğünü olan körpe gençlerin hüzünlü sevdaları kaldı. 

Evet, nice anne babanın evlatlarının mürrüvetini görme düşleri savruldu molozların altında. 

Evet, ömrünü okul sıralarında çürütüp tam mezun olmuşken toprağa düşen mühendis, doktor, hakim, savcı, avukat, asker, polisimiz kaldı enkaz altında... 

Evet, bir ev hayali kuran garibanların başına yıkılan kiralık evlerin enkazı altında ekmek, aş kavgasına harcanmış ömürler kaldı. 

Evet, pencereden dışarıya fırlayan bebenin annesi kaldı enkaz altında. 

Evet, süt kokan bebeklerimiz kaldı. 

Evet, abimizi, kardeşimizi, anne babamızı, bacımızı, amcamızı, dayımızı, halamızı, teyzemizi kefensiz teslim ettik kara toprağa. 

Çok fazla öldük be çok fazla öldük... 

Yaşamlarını yitirenlerin acıları yaktı, yıktı bizi doğrudur ama ya kalanlar ne olacak? 

Kıyamıyorum yazmaya ama ölenler kurtuldu belki de şu kirlenmiş dünyadan peki ya kalanlar? 

Tv ekranında iki bacağını yitirmiş bir yavruyu izlerken  dizlerim sızlamıyor yanıyor resmen. 

Kolunu, bacağını, gözünü kaybedenlerim oy oy... 

Yara almadan kurtulanlarlardan aklını kaybedenler ne olacak? 

Evini, sevdiklerini, tüm ailesini yitirenler ne olacak?

Gerçek şu ki, tarihin en ağır felaketlerinden birisinden geriye yarım yamalak ama hayatını sürdürmek zorunda olan canlarımız var bizim. 

Bu felakette bize gösterdi ki, Şanlıurfa ve dahi ülkemizin en temel problemlerinden birisi liyakat yoksunu bürokrat ve siyasetçi fazlalığı... 

Birbirimizi sevmeyi unuttuğumuz gerçeğini bir kenara koyuyorum. Sonra aklıma geliyor ki, hayat devam ediyor ve artık bu ölüm kokan müsibetten gerekli dersi alma vaktidir... 

FARKINDA MISINIZ?

İlkokul diplomaları dahi parayla satın alınmış, cahil ve kendini dahi yönetemezken meclise gönderdiğimiz bazı milletvekilleri... 

Gözlerimize soka soka bizi nepotizm bataklığında, rant lağımında, ihale vurgunları çamurlarında boğan bazı siyasilerimiz... 

Yahu bu depremde bile adı hırsızlığa karışam siyasilerin evlatları oldu! 

Yahu ölüm kokan enkazlardan çıkan depremzedelere gelen yardım tırlarından çalan zabıta, encümen yakınları iddiaları yankılandı şehirde... 

Yahu düne kadar beş parasızken milletvekili, belediye başkanı, encümen, başkan yardımcısı, bürokrat olanların bir çırpıda şişen banka hesapları bizlerin alın teriydi, sahip çıkamadık. 

Yahu koca şehri evlatlarının, yakınlarının rant ve makam bahçelerine çeviren bazı siyasileri alkışladık utanmadan. 

Bu şehir ucube petrol imarı projesinde adı geçenlere dahi hesap soramadı. 

Bu şehir kardeşini bilmem ne müdür yardımcısı yapan, babasının bağ evine köy halkının hakkı olan yol malzenesini döşeten teşkilat başkanına iki laf edemedi. 

Bu şehir otel odalarında hayat kadınları ile ot çeken siyasinin oğlunu izlerken işsizliğin altında inim inim inleyen oğlunun, kızının çaresizliğine çare olamadı. 

YETER ARTIK!

Evet, yeter artık! Bu şehirde hırsız, cahil, vizyonsuz, nepotist, tefeci, ihale vurguncusu siyasetçi ve onların maşası liyakatsiz kurum amirleri istemiyorum arkadaş. 

Bakıyorum ki, deprem felaketi yüzünden enkaz altındayız diye düşünüyoruz oysa saydığım adamlar yüzünde  yoksulluğun, adaletsizliğin, hırsızlığın, işsizliğin, sefaletin, sevgisizliğin, nepotizmin enkazı altında kalalı yıllar oldu, bıkmadınız mı? 

Yetmedi mi liyakat ve vicdan ve vizyon yoksunu bazı insanları meclise bazılarını başkanlığa bazılarını makamlara getirip kendi üzerimize enkaz yığını dökmek? 

Yeter, bu şehrin de adam gibi siyasiler, bürokratlar ve STK başkanlarını görmeye ve onlar tarafından temsile hakkı var. 

Yeter, 2.3 milyonluk nüfusa rağmen hala dışarıdan bu şehre ağabey getirme sevdasındaki tiplerin yüzlerine tükürüp kendi değerlerimize sahip çıkma vaktidir. 

Gelin Aklı Selim'e Bağlı'yalım artık ve düştüğümüz bu lağım çukurundan kendi değerlerimiz ile çıkalım. 

Buyurun, tam 4 yıl SGK Başkanlığını başarı ile yürütmüş, bakan yardımcılığı yapmış ve büyük bir tecrübeye sahip Selim Bağlı oturuyor Ankara'da... 


Deneyim ise deneyim, vizyon ise vizyon, başarı ise başarı... 

Meclis'te kaç Selim Bağlı donanımında vekilimiz var mesela? 

Kaç belediye başkanımız, vekilimiz onun kadar vizyon sahibi ve bilgi birikimine sahip? 

Gelin Aklı Selim'e Bağlı'yalım ve Güler'ken alın teri kokan, vizyonu olan Güler Kama İzol'a inanalım bu kez. 


Gelin, daha bu depremde Adıyaman için gecesini gündüzüne katan Asuman  Yazmacı'mızı görelim. 


Gelin Mustafa Yavuz, Nihat Kılıç, 
Mehmet Korkut Polat,
  Bahattin Yıldız,
Maruf Güneş,
 Aziz Bülbül,
Mehmet Doğan Yetim gibi enerji dolu ve yıpranmamış değerlerimize sarılalım. 

Sorarım size, bıkmadınız mı enkaz altında inlerken aşımızdan, ekmeğimizden, alın terlerimizden çaldıkları ile zenginleşenleri izlemekten. Gelin geçmişlerinde zerre şaibe olmayan kendi değerlerimizi seçelim. 

Yahu, Mehmet Kasım Gülpınar gibi değerler kaç yılda bir gelir? 

Buyur Kasım Ağabey diyelim. Çıkar bizi bu harami düzen ve bataklıktan. 

Gelin Aklı Selim'e Bağlı'yalım diyorum çünkü Selim Bağlı'yı da ismini saydıklarımı da iyi bilir ve her birinin haram tırnağını bazılarının varlığına değişmem. 

Ben Selim Bağlı'nın yüreğine de kefilim, bilgi birikimine de ama hepsinden öte onun ve diğerlerinin haram tırnağını haramla beslenen ve ancak dışarıdan birisi gelirse bir halta sap olma hayali kuranlarla çakma abilerinin hayatına değişmem. 

Bence yeter ya sizce?