Büşra Baydoğan

Büşra Baydoğan

Büşra Baydoğa

YALNIZLIĞA DOKUNMAK!

12 Eylül 2022 - 15:31

Gece sızıyor pencerimin arasından ve pencerem irkiliyor yalnızlığın renginden. Defalarca çarpıyor kanadı rüzgarın çığlığına aldanıp. Kırılgan yanı cızırdırıyor ay ışığının esirinde. Düşen gölgeler hayal kurduruyor naçizane kalbime. Bir türkü arkada, olabildiğince kısık sesle. Bilmem kaçıncı defa başa aldığım. Yine de kaç türkü notasından geçip de dillere takılacak bilmem ben. Kaç türkü içinde bizi saklayıp da bize hikayeler yazacak?

Karanlığım, sınırsız renklerden ibaret. Dibe çarparken yitiriyor anlamını birçok duygu. Kalbim milyonlarca kez basılmış bir cam parçası. Böylesine kırılgan ve o kadar kırgın her şeye. Bu kadar aydınlık olması mı çekilmez yapıyor bu dünyayı, bu hayatı ? Kendini bir yere ait hissetmemek de buradan mı geçiyor? İyileşmek şöyle dursun, gitgide yaranın kendisi oluveriyorum. Adımlarım kısa kalıyor, imkansızlarım uzun. Aralanıyor biraz perde, yüzüm ay ışığının tedirginliklerini süzüyor tenime. Geceden midir nedir perdenin desenini kuşa benzetiyorum. Sonra uzun uzun boşluğu seyrettiriyor gece. Siyahın bilmem kaç tonunu işliyor gözbebeklerime. Ay gözlerimde parlıyor, bütün sakladıklarıma inat. 
O tatlı serinlik çarpıyor gözlerden sızan karbonmonoksitlere. :) İşte bir kalem ve kağıt... Geceyi aydınlatan tek rehberler.

İlan ediyorum; geceye sızan ışıklara aşığım ben !
Tıpkı salondan sızan o güçsüz aydınlık gibi. Yastık ağırlaşıyor kafamdakilerden, aklıma düşenler sanki önce yastığıma düşüyor. Önce yatağıma batıyor kırık yanları. Baş ucumdaki bir bardak suya bakıyorum. Şeffaf ve bir o kadar durgun. Sıvıların konulduğu kabın şeklini aldığı geliyor aklıma, acaba şeffaf olan herşey sığar mı böyle kolayca her yere ? Şeffaf olana daha kolay teslim olur insan. Daha kolay kabullendiğin bir gerçeğe daha kolay bürünürsün öyle değil mi ? Peki mesele şeffaflıkta mı ? 
Nelere eşlik ediyor gece nelere... 

İşte bir gece uzaklıkta gelecek gecem. Öyle demişti ya bir usta; "sanma birgün geçer bu karanlıklar gecenin ardında yine gece var". Tavana takılıyor gözüm, anlamsız bir akına uğruyor bilinçaltım, sürü sürü geliyor keşkeler. Derken kapının cızırtısıyla irkiliyorum, anahtarı kadar dar geçitlere yolculuk etmiş kapımdan. İşte o aralıktan seyrediyorum dünyayı, çizgiler çiziyorum ayaküstü çocuk yanımın yollarına. Derken doğruluyorum yatağımdan ve bir daha yöneliyorum pencereye. Gecenin parmaklarıyla sarıyorum kolunu ve ufku izliyorum, sadece yalnızların bildiği bir renge bürünmüş ufku. Kayboluyorum rengin güzelliğinde. Bilmem kaç gecedir boyuyorum aynı renklerle tanıdık bu yaramı. Satır başı kabuklarım zırha bürünüyor, yeni başlangıçlar ürpertiyor yorgun kalbimi. Yarısına geldiğim kitabıma takılıyor gözlerim. Önce kokluyorum yenik kokan sayfa aralarını. Kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa misali kapağına bakıyorum. Kabuğundan dünyayı izlemek düşüncesi ısıtıyor münferit kalbimi. Yıldızlara bakıyorum, sonra aya... Onları havada asılı tutan kuvvete hayran oluyorum bir kere daha. Yerde serili kilime takılıyor ayağım, "az eşya çok huzur" cümlesi sarıyor içimi birden bire. Elimle düzeltirken bozulan tarafını, üstünü örttüğüm kaygılarım kayıveriyor içimden. Kilime deseni işleyen bir çift eli düşünüyorum. Taaa nerelerden dokunmuş hayatıma, bir iz bırakmış. Tanımadığın bir hayata dolaylı da olsa dokunmak... 

Sanırım bu bazen bir yazı, melodi, ile ya da bir şarkıyla da mümkün öyle değil mi ? Bir kelimemle bile dokunabildiğim kalplere ithafen; sevgiyle,
ama çok sevgiyle kalın...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.