Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

URFA'DA KÖPEKLER Mİ VAR!

17 Haziran 2023 - 14:53 - Güncelleme: 17 Haziran 2023 - 17:01

Makaleme düşüncelerimin özünü oluşturan cümle ile başlamak isterim. "Bütün değer yargıları ayaklar altına alınmış, emeğin, hakkın, hukukun, dostluğun, kardeşliğin, vicdanın, siyasi ve ahlaki değerlerin tükendiği Urfa, artık yaşanılacak bir şehir olmaktan çıktığını zaten olmaması gereken, eskilerin 3. Ligi'nden yine eskilerin 2. Ligi'ne çıktığı maçın finalinde yaşananlarla bir kez daha göstermiş oldu bizlere..."

TFF'nin 1. Lig'e "SÜPER" Unvanı vermesi ve yeni statüye geçildiğinden, aslında 2. Lig olan PTT 1. Lig'e yükselmeyi Şampiyonlar Lig'i şampiyonluğu kazanmış gibi sevinmek bir yana, tüm ülkeye rezil olmaktan utandım. 

Kimse şu gerçeği sorgulamadı: "Yahu, 3 milyona yaklaşan nüfusu ile bu takımın yeri zaten Süper Lig'de yer almaktır. Ne işimiz vardı günümüzün 2. ama gerçek statüde 3. Lig'de?"

ÖZGÜR DEĞİLİM! 

İtiraf ediyorum: Bu zaman ve bu coğrafyada gerçek duygularımı kaleme alacak kadar özgür değilim. Zira bu coğrafyada yolsuzlukları, hırsızları, nepotistleri, ihale vurguncularını, tefecileri hatta kıçını yalatan, parmak attıran sapıkları kaleme aldığım için bu coğrafyanın yerel siyasileri tarafından her türlü hukuksuz baskı ile karşı karşıya kaldım. 

Hırsıza ''hırsızsın...'' dediğim için hırsızın suç duyurusu ile TBMM'de gözaltına alınmış bir sanatçı olarak n'olur anlayın; özgür değilim...

İşe gitmeden 2 maaş alan, pandemi sürecinde İstanbul'da keyif çatıp takır takır maaş alan onursuzların bu yöndeki eleştirilerimden yaptığı suç duyuruları yüzünden evimde gözaltına alındığım için özgür değilim...

FETÖ'nün resmi gazetesinin resmi temsilcisi, ofisinde eşi tarafından basılan ahlaksız olduğu, hakkında çocuk tacizi dosyası bulunduğu, kendisi gibi sapık siyasi parti il başkanı ile ortak olduğunu tüm Urfa'nın bildiği adamı eleştirdim diye ofisinde gözaltına alınan adamım, özgür değilim.

Ne dedi kibarca Mehmet Şimşek?

Nebati; ekonominin anasını ağlatmışsın ve biz artık gerçek bir zemine oturmalıyız. İşte bunu daha kibar bir dille söylediğim için Nureddin Nebati'nin makamı üzerinden ekmeğine el uzattığı adam olduğum için. özgür değilim.

Yahu bu adam Viranşehir'i mahvetti. Viranşehir resmen onun akrabalarının makam, ihale cenneti oldu. Dediğim için annesinin taziyesinde gözaltına alınan adamım, özgür değilim.
Sahi, nerede o uzun vekil? Niye listeye giremedi? Hani bakan olacaktı...
Ey başkan; 11 kamyonun tamir ücreti 800 bin iken 4 milyona neden kamyon kiraladın? Yanındaki avukata dikkat edesin zira Siverek'i geriyor ve sonunda istifa edeceksin dedim Şeyhmus Aydın'a.

Sonuç: Avukat belediyede ayağından vuruldıu, yeni başkan Ayşe Çakmak ihaleyi iptal edip o kamyonları tamir ettirdi. Belediye 3.2 milyon lira kar etti. Şeyhmus Aydın istifa adı altında görevi bırakmak zorunda kaldı. Yani 3 savımda da haklı çıktım ama haklı çıktığım twitlerimden dolayı 13 a hapis cezası alan gazeteciyim, özgür değilim.

Bu nedenle bu tatsız ama acı gerçeği kimseleri kırmadan kaleme alırken muhtemelen yine ciddi bir linç ile karşı karşıya kalacağımı biliyorum... 

Tüm bunlara ve bana gelen özel bir mesaja dayanamayıp yazmak ise maalesef başımı gerçekler için belaya koymak genimde var gerçeğindendir...

Yine hazmedilemeyen, paylaşılamayan; vefanın, birlikteliğin, başarıyı bölüşmenin yerini ekranlara yansıyan ve hepimizi derinden üzen görüntüler aldı fakat birkaç cılız eleştiri dışında hiç kimse gerçek bir tavır ortaya koyamadı... 

Ne yazık ki uzun yıllardır dostluk bağımız olan eski Başkan Emin Yetim'e hakkını teslim ettiğim birkaç twitim üzerinden resmen bazı gazeteci dostlarımın mobbingine maruz kaldım...

Oysaki hakkı haklıya teslim etmek dinimizin en temel öğretilerinden birisiydi. Tıpkı Sn. Mehmet Kasım Gülpınar'ın "Emaneti ehline teslim etmek" Vurgusunda belirttiği gibi. 
Ama ne yazık ki kah rakip gördüğü siyasetçiye iftira atmak, kah ıslak altını, hırsızlığını, sapıklığını örtmek için son 15-20 yılda Urfa'da kendine gazeteciyim diyen birkaç haysiyet yoksunu satılmış üzerinden Urfa yerel basınının özgürlüğü, özgünlüğü ve tarafsızlığı ayaklar altına alınmış durumda. 

Bu şehirde artık kaleminden gerçekler dökülen değil, şantaj yapabilen, iftira atan, ahlaksız, harçlıkçı tipler gazetecilik adı altında ihale aldı, iş aldı, zenginleşti. Eşlerini, kızlarını, oğullarını, yeğenlerini işe koyanlardan tutun da tıpkı ortağı oldukları göt parmakçısı siyasetçi gibi sevgililerini dahi belediyelerde işe koydular. 

Hükümet, 15 Temmuz hain ve kanlı darbe kalkışmasından sonra FETÖ ile mücadele ederken Türkiye'de sadece Urfa'da Taraf ve Zaman gazetelerinin resmi temsilcileri ceza almadı hatta ödüllendirildiler. 

Bir belediye başkanı, hükümetin il başkanı, başkan yardımcısının, meclis üyesinin gazeteye ortak olduğu tek il Şanlıurfa'dır desem, anlayın Urfa yerel basının halini. 

10 yıldır kalem çalarım naçizane. Bu 10 yılda kendime bir bisiklet dahi alamadığım gibi, sayısız idari ceza, Nebati'nin yaptığı gibi hukuksuz hak gaspları yaşadım oysa şöyle bir Urfa'ya bakın Allah aşkına: İki kelimeyi bir araya getiremeyen bazı sözde gazeteciler nasıl olur da milyonluk araç sahibi oldular? 

Çünkü onlar, sahipleri istedi diye mesela Bahattin Yıldız gibi şehrin gelmiş geçmiş en başarılı il başkanına alçakça iftira atarken, kendi sahiplerinin ve ortak başkanlarının sapkın kasetlerini örtbas ettiler. 

Geçmişte bu şehre İstanbul'dan eski Yeşilçam aktivisti getirip pezevenkliğini yaparak bazı siyasilere servis ettiği bile iddia edilirken, gel de bu şehrin yerel basını tarafsız de, özgür ve özgün de. 

Pezevenk, şantajcı, iftiracı olmaya zorlanmış veya alıştırılmış bir basın ile şehrin gerçek sorunları dile getirmek mümkün değil. Benim gibi getirmeye çabalayanlar da işte böyle mahkeme kapılarında yargı baskısı ile karşı karşıya kalır veya mobing uygulanır, tehdit edilir. 

Mardinli bir adam çıkar, salt bir valinin akrabası diğerinin sevdiği isim olduğu için sanki Urfalı'lar ölmüş gibi, ŞURKAV Ankara başkanlığı yapar ve onun üzerinden maddi manevi nemalanır, şehre ayar vermeye kalkar ama bu şehirde savcılar Ekrem Artık adını gördüğü yerde kendi şikayetçi olduğu davada bile duruşmaya zorla getirtme kararı verir. Şaka gibi...
 
ŞAMPİYONLUĞUN HİKAYESİ! 

Hatırlayınız lütfen. Pandemi sürecindeyiz. Şanlıurfaspor pandemi nedeniyle son anda küme düşmekten kurtuluyor. Hacizler art arda kulübe geliyor ve kulüp kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyordu. 

Şehrin siyasilerinin büyük bölümü Şanlıurfaspor'un kapatılması ve yerine Karaköprüspor'un desteklenmesi yönünde mutabakata varıyorlar. İşte tam o zamanlarda 3 kişi buna karşı çıkıyorlar. 

Emin Yetim, o dönemin Ak Parti İl başkanı Bahattin Yıldız ve Vali Abdullah Erin. Yani Konya'da kupa seremonisinde şampiyonluk pozu verenlerin teki bile yok... 

Emin Yetim kulübü ayakta tutmak için eski BŞ belediye binasının yeşil çimlerinde oturma eylemi yapıyor. Ben dahil yerel basın Yetim'e saldırıyoruz. 

Bir zamanların efsane başkanı Kemal Saraçoğlu kulübü ancak mevcut 60 milyon borcunun 50 milyonun silinmesi karşılığında yeniden devralıp başkan olacağı haberlerini yayıyor. 
Ne güzel iş yahu. Borçsuz kulübü nenem de yönetir değil mi? 

Velhasıl, Vali Abdullah Erin ve sonrasında yeni BŞ Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül ile 3 merkez ilçe belediye başkanları Metin Baydilli, Mehmet Canpolat, Mehmet Kuş ve son olarak Ticaret Odası Başkanı M. Doğan Yetim'in destekleri ile kulüp ayağa kalkıyor. 

Şimdi anladınız mı; neden o kupayı kaldırması gereken ilk isim Emin Yetim'dir dediğimi? 
Unuttuk mu, unuttuk çünkü nankör bir şehrin evlatlarıyız... 

VALİ AYHAN FAKTÖRÜ! 

Yeni yıla giriyoruz. Bir Anadolu takımı olarak son yıllarda sürekli Avrupa'da olma ve Türkiye Kupasını alma başarısı gösteren Sivasspor'un mimarlarından Salih Ayhan artık Şanlıurfa valisi. Hemen işe girişiyor ve ligin önemli kırılma anlarında sağladığı 70 milyonluk finans ile takımın dağılmasını önlüyor. Fırat'ın Çocukları Projesi ile şampiyonluk ateşini yakıyor. 
Maçları kaçırmıyor, futbolculara moral veriyor ve şehri havaya sokuyor. 
Nihayet doğrudan olmasa da zorlu bir süreç sonrası takım PTT 1. Ligi'ne yükselmeyi hak ediyor. Sonuç: Sn. Vali ve Emin Yetim arasında hepimizi üzen o sahneler yaşanıyor. 

Tepki: Şehir ikiye bölünüyor. Kimisi Vali Ayhan kimisi Emin Yetim'i acımasızca eleştiriyor. Eleştirenlerin teki bile ne Ayhan ne de Yetim'in binde biri kadar o takıma katkı vermiş değil. 
Kimse çıkıp benim gibi, Sn. Valim; Emin Yetim bu başarının asıl mimarıdır. Keşke bizzat siz kupayı ona teslim etseydiniz deme cesaretini gösteremiyor. 

Neymiş efendim; Emin Yetim Şanlıurfaspor üzerinden reklam yapmış, zengin olmuş sonra ülkesini satıp İYİ Parti'den aday olarak ihanet etmiş.

Şaka mısınız ya siz? 

Beyler, iyi bir Galatasaraylıyım. Sizce Erden Timur salt Galatasaray aşkı ile mi milyonlar akıtIyor takıma. Şöyle bir düşünün, Erden Timur Galatasaray'a yönetici olmadan önce adını kaç kişi biliyordu? 

Koç gurubu neden FB ve BJK takımlarının ana sponsoru durumunda. Bu işin doğasında var reklam. Şehrin en önemli markasının başkanı isen elbette ön planda olacaksın. 

Peki, aynı Emin Yetim Ak Parti'den aday olsa aynı tepkiyi gösterecek miydik? Daha önemli bir soru: Meral Akşener'in MHP kökenli bir ülkücü olduğu gerçeğini unutamayız değil mi? Tıpkı İYİ Parti'nin Ak Parti veya MHP ile birleşme veya ittifak kurma ihtimalini inkar edemeyeceğimiz gibi. Ee, o zaman ne olacak? Ne diyeceğiz Emin Yetim'e? 

Emin YETİM'in İYİ Parti'den milletvekili adayı olması vatan hainliği, vatana ihanet ise eğer; kapatın İYİ Parti'yi, vurun Emin Yetim'in bileklerine kelepçeyi bilelim.

Gelelim yaşanan tatsızlık üzerinden Vali Ayhan'a yönelik ağır söylem ve eleştirilere: Evet, yakışı kalmadı. Evet, şık olmadı ve keşke Sn. Valimiz sadece 2 aydır o kulüpte olanlara yıllardır bu takıma emek veren, parasını döken Emin Yetim'den daha fazla değer vermeseydi? 

Sahi, şampiyonluk seremonisinde Urfalı milletvekillerinin, Adalet Bakanlığı yapmış bir ismin ve belediye başkanlarının ne işi var arkadaş? 

O kupa sevinci o takım futbolcuları, başkan ve yönetimi ile taraftarının hakkıdır. Sn. Eski adalet bakanı başta olmak üzere; kaçı kaç maçına gittiler bu takımın? 
Kaç futbolcu transfer veya ödemelerinde ellerini ceplerine attılar? 

Bize yakışan bu şehrin iki önemli ismi olan Sn. Valimiz Ayhan ve Sn. Yetim'i birbirlerine sarılacakları ortam için olumlu anlamda telkinlerde bulunmaktır. 

Bazı sözde gazetecilerin birilerine yaranmak için attıkları twitler bu şehrin acı gerçeğidir. Hak yok, hukuk yok, vefa yok. 

Aman valiye yaranayım veya Emin Yetim'e yalakalık yapayım anlayışının yarattığı zavallı, gerçeklerden uzak bir gündem. 

O ÇOCUK NEDEN ÖLDÜ? 

Öyle bir şehiriz ki kimse kaçak bir medresede eğitim gören ve asılı bulunan 12 yaşındaki çocuğu konuşamıyor bile. 

Muhafazakarlık ve din sömürüsü üzerinden kokuşmuş, ahlaksız bir şehre döndük ama çıt yok...

Evet, 12 yaşındaki küçücük bedeni bir ahırda asılı bulundu. 12 yaşındaki bir çocuk neden intihar etsin Allah aşkına? 

Dayak mı yedi, tacize, tecavüze mi uğradı, aile baskısı mı vardı? Zira aldığımız duyum ve iddialar çocuğun o medreseye gitmek istemediği yönünde. 

Peki, tek bir eleştiri yaptığımda bile hakkımda soruşturma açan şehrin savcıları nasıl olur da kaçak medrese hakkında daha önceden bilgi sahibi olmamış ve soruşturma açmamışlar? 
Malum, Bahçelievler'de adına doğalgaz patlaması denilen ve 2 kişinin can verdiği bir patlama yaşandı. İşin aslı orada doğalgaz bağlantısı bile yoktu ve orası iddiaya göre Suriyelilerin işlettiği kaçak bir kürtaj salonuydu. İyi de biz eleştiri yapamazken bunlar nasıl oluyor? 

Dedim ya, bir şehirde basın ölürse gündemi sadece yalan, kin, nefret ve sevgisizlik ile iftira olur. 

YUH ARTIK! 

Bu şehir neden bu hale geldi diye soralım kendimize yahu. Ben diyeyim size. Bu şehir son 20 yıldır adeta sürü muamelesine tabi tutulup sürekli dışarıdan ithal edilen siyasi liderlerin şehri tanımadan verdikleri kararların kurbanıdır. 

Urfalı Urfalı'yı o kadar değersizleştirdi ki bütün değer yargılarımız yerle bir oldu. Son seçim bize bir kez daha gösterdi ki akıllanmayacağız. 

Bu şehirde Dr. Mehmet Selim Bağlı gibi bir değerini aşağı çekmek için elinden geleni ardına koymayan yabancı sevici insan görünümlü güruhlar hep var oldu bilirim.

Ak Parti ceketini assa zaten 8 vekil çıkarır yaygarasını patlatanlar o 8 vekilin çıkmasında bu şehrin adı şaibeye, hırsızlığa, nepotizme, yolsuzluğa, torpile bulaşmamış belki de ender ismi Mehmet Kasım Gülpınar'ın katkısını inkar ettiler. 

Daha dün şehre gelenler ve seçimde Ak Parti'ye zırnık katkısı olmayanlar ile sürekli kendilerine tapılacak birer yabancı arayanlar hadlerini aşıp yine algı yarattılar. 
Neymiş efendim, Sn. Gülpınar'ın seçim bölgesinde HDP oyları artmış.
Şaka mısınız lâ siz? 

Mehmet Kasım Gülpınar'ın olmadığı yerde bu normal değil mi? Siz zaten yıllardır Gülpınar'ın sayesinde o bölgelerde Ak Parti'nin HDP'den çok oy aldığını bilmez mısınız? 
Allah sizin belanızı versin be! Yiyorsa HDP'nin en çok Halfeti, Birecik, Ceylanpınar ve Viranşehir'de oyunu artırdığını söylesenize. 

Ak Parti'nin Urfa'da kıçına parmak attıran, sapkın teşkilatçı, ihaleci, vurguncu, tefeci bazı siyasiler yüzünden oy kaybettiği gerçeğini söylemek işinize gelmiyor değil mi? 

Ben söyleyeyim size; tüm çabanız nafile zira hepiniz bir bir silinirken siyaset meydanından Gülpınar soyadı göğe uzanan dev bir çınar gibi var olmaya devam edecek. 

BEN BİR ASLANIM! 

Son olarak dün aldığım ve beni derinden üzen bir mesaja dair iki kelam edeceğim. 
Mesajda şöyle diyordu: Ardından 40 köpeğin havlamadığı kurt değildi... 

Elbette zerre kadar üzerime alınmadım ancak böyle bir mesajın bana gelmesi dahi ne şık oldu ne de gerçekçi bir yanı var. 

1- Elbette her şehirde olduğu gibi, bizim Urfa'da haddini bilmeyen, art niyetli, kötü insanlar var ama Urfa'da köpek bulunmaz. 

2- Ben Karacadağ'ın bağrında doğmuş bir aslanım. Urfa'da 3 milyona yakın aslan yaşar ve Aslanlar bırakın kurt ardında havlamayı, köpekleri dişleri ile parçalarlar. 

Yani sözü söylerken lafın nereye gittiğini bilmek gerek. Biz misafirperver bir coğrafyanın çocuklarıyız. Cesaretini namı değer merhum lakabı Horoz Hasan olan babamdan, terbiyeyi 6 çocuğunu onuru ile büyüten Hore annemden, duruşunu M. Kasım Gülpınar'dan almış bir aslanım ben. 

Sevdiğim insanlar için bedel ödemeyi de seven, haddini bilen, 14 kitaba, 6 albüme imza atmış Urfalı bir aslanım ben. 

Lütfen beni yalakalık yaptığı için şube başkanlığı, ihale, para verilen, belediyelerde işe alınan bazı tiplerle bir tutmayın. 

Bu şehirde milyonlarca lira tanıtım bedeli hem de hukuksuzca verilen bazı FETÖ'cüler veya sözde sanatçılardan çok daha fazla tanıtım yapmış emekçi bir aslanım. 

Emin olun emekleriniz hiç edilmiş, ardınızdan havlayan köpek varsa bilin ki onlar bu şehrin bazı siyasilerinin ıslak altlarını kuru göstermek için kapılarında beslediği sözde bazı gazetecilerdir ben değil. 

Ben, doğruyu kaleme alırken yanlışı yapan babam olsa tanımam. Doğruyu yapan düşmanım olsa alkışlayan bir aslanım. Zira Karacadağ'ın eteklerinden sadece aslanlar çıkar, köpek değil. 

Not: Bugüne kadar toplum nezdinde haksızlığa uğramış veya hak ettiği değeri görmemiş kimi savunduysam ilk darbeyi ondan yemişimdir. Emin Yetim'in Şanlıurfaspor'a verdiği emekleri kaleme almak suçsa, o suçun bedelini şerefle ödemeye hazırım.
Bu şampiyonlukta emeği geçen başta futbolcularımız ve teknik heyet ile başkan Haşim İzol ve yöneticilerimiz olmak üzere;  eski Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi'den yeni başkan Zeynel Abidin Beyazgül'e, eski valimiz Abdullah Erinden Fıratın çocukları projesi ve sağladığı ekonomik katklarla valimiz Salih Ayhan'a, merkez ilçe belediye başkanları Mehmet Canpolat, Metin Baydilli, Mehmet Kuş'a ve elbette bu takımı kapanmanın eşiğinden alıp bu günlere getiren Emin Yetim'e teşekkür etmek suç ise umurumda değil, topunuz üzerime gelin.

Şampiyonluk hayırlı olsun bu şehre bile dedirtmeyen zihniyetten olmayacağım. Siyasi çekişmelerin bu şehrin dinamikleri ve değerleri arasında uçurumlara yol açmasına göz yummayacak ve bundan nemalanmayacağım.

Ben Şequlii köyünden bir aslanım. Ötesi beni bağlamaz arkadaş...


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.