Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

ŞU LEVENT'İ ÇELİK İLE ASALIM!

09 Ekim 2020 - 19:55

ŞU LEVENT'İ ÇELİK HALATA ASALIM!
 
44'ü Urfa'nın cehennem sıcaklarında, 2'si Ankara olmak üzere tam 46 günlük son kitabımı dağıtma sürecinden sonra evime gelmişim.
Bir yazarın onurlu mücadelesine dahi dil uzatılmış alçaklıklardan, ekmeğime kan doğranmasından, Büyükşehir Belediye başkanının sürekli aleyhime kışkırtılması ve maalesef onunda bunlara kulak asıp alın terimi hiçe saymasından öyle bir yorulmuşum ki, öyle böyle değil...
Bir şehir düşünün ki, kendi evladı memleketini tanıtan kitap yazmış, pardon rica edilerek kaleme almış ama verilen sözler iki büyükşehir belediye başkanı, şehrin valisi ve kurum amirlerince tutulmadığı için kitabını elden dağıtırken ayakkabılarının tabanları sökülmüş.
Bir şehir düşünün ki hal böyle iken bazı şerefsiz oğlu şerefsizler belediyelerden algı operasyonu, yalakalık ve hatta şantaj ve dahi düğünleri üzerinden kurumlardan, belediyelerden tonla para kazanırken yazarın milyonlar kazandığını iddia ederek algı operasyonu yapıyor.
Hay Allah belanızı versin! Kitapla ilgili noktayı yazımızın sonuna ekleyelim diyerek son dönemin en acımasız, vicdansız, gaddar ismi BELSAN genel müdürü Levent Çelik'e gelelim.
 
YAPTIKLARIN ÇOK FAZLA LEVENT!
 
Eve yetişir yetişmez o çok özlediğim, huzur bulduğum balkonda çay keyfine geçmişim.
26 yıldır aynı aşkla bağlı olduğum eşim o maharetli elleri ile elmalı turta hazırlamış bana. Oy sevmesine, duruşuna, bakışına kurban olduğum sevdiğim: Bir de patates güveci, cacık, pilav üçlemesi hazırlamış ki en sevdiklerimden...
Karnımı bu güzel yemekler, yüreğimi sevdiğimin gülüşleri ve evlatlarımın kokusu ile doldurduktan sonra bağlamamı, demli çayımı alıp balkona geçtim. Hay geçmez olaydım!
Birden bire whatssap, mail adreslerime mesaj yağmaya başladı.
"Senin haksızlıklara karşı susmayacağını, mağduriyetlerimize ses verecek tek gazeteci olduğunu biliyor ve rica ediyoruz!" mottosuyla en zayıf noktama ayaklarıyla basarak gelen onlarca mesaj...
Ee, borumu? Bu şehrin her sorununa korkmadan ses veren, ses verirken her defasında bedel ödeyen, tutuklanan, hakları gasp edilmesine rağmen asla susmayan gazeteci olmak kolay değil.
Hal böyle olunca kimsenin cesaret edemediği haberleri ver Arpak'a başını belaya koysun!
Kendine gazeteciyim diyen şantajcı, FETÖCÜ, iki kelimeyi bir araya getiremeyen birkaç sözde gazeteci de belediyelerden kurumlardan geçinsin.
 
İyi hatırlıyorum, yiyecek ekmeği olmayan ve hakikaten iki kelimeyi bir araya getiremeyen; kültür, sanat, edebiyat, habercilik desen dılo dılo yaylar halayı çekecek adamın birisi 500 bin liralık lüks araca binen büyük gazeteciye dönüşmüş.
Yok, yok! Mustafa Arısüt değil kastettiğim. Çünkü Sayın Arısüt hem Sn. Valimizin hem BŞ Belediye Başkanımız hem de Ticaret Odası Başkanı Halil Peltek'in koruması altında olduğu için çok daha özel adamdır.

Ak Parti belediyelerinden beslenip Ak Parti il başkanına vuracak kadar büyük isimdir.
Devlete rest çeken twit atıp devletin Urfa büyüğünün değerlisi olacak kadar önemli gazetecidir.
Belediye başkan yardımcıları, avukatlar, kurum amirleri ile ortak olacak kadar özel gazetecidir ki haddime mi kendisini eleştirmek!
Hey düzenine tükürdüğüm hey! Bu şehirde en büyük abonelik ücretini Arısüt ve valinin yeğeni diye Aksan'a vereceksiniz ama baş edemediğiniz Ekrem Arpak'ı milyon kazanmakla itham edeceksiniz.
"Ekrem valinin kankasıdır!" diyecek bu yüzden tavır koyacaksınız ama valinin yeğeni ayağıyla ŞURKAV şube başkanlığına getirilme ucubesi Mardinli Aksan'a kurumlardan, belediyelerden abonelik yağdıracaksınız!
Çünkü sahtekârsınız!
Kabul edin veya etmeyin ulan! Bu şehirde en büyük gazeteci benim ve size rahat verirsem namerdim.
Gelelim Levent Çelik meselesine. Gelen mesajlarda ortaya atılan iddialar BELSAN da çalışan 1.100 personelin maaşlarının ödenmediği, SGK primlerinin yatırılmadığı, sendikal baskılar yapıldığından tutunda, aşiretçiliğe kadar resmen zulüm yapıldığı yazılıydı.

Mesajlar yetmezmiş gibi video ile desteklenen iddialar şöyle bir kurnazca notla bitiyordu.
"BŞ belediyesi ile abonelik anlaşması yaptığın için artık böyle haberleri girmezsen anlarız!"
Hele şu uyanıklığa bakın! Gaza getiriyorlar ama haklılar da... Ben bu haberi girmez miyim?
Girdim tabi ve açıkçası bin pişman oldum çünkü hemen ertesi gün kendimi Levent Çelik'i makamından etmenin çirkin, ahlaksız operasyonun ortasında buldum.
Klasik Urfalı refleksiydi bu operasyon. Başarılı olan, üreten, hizmet getiren Levent Çelik'i karalama ve görevden alma, aldırma çalışması yani.
Bu kanıya neden mi vardım? İzah edeyim efendim.
İşte o iddialar ve gerçekler:
 
1- ÇAY BİLE İÇEMİYORUZ!
 
Videodaki beyefendi közde pişen çaydanlığı göstererek artık çay içemediklerini çünkü insani olmayan şartlarda uzun mesailere zorlandıklarını iddia ediyordu.
Öğrendim meselenin aslını. Efendim, Levent Çelik'in çaya alerjisi olduğu için kimse içmesin diye yasaklamış!
Şaka yahu...
Böyle saçmalık mı olur? Mesele gayet açık. Pandemi nedeniyle Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile toplu çay sefaları yasaklanmış hepsi bu.
Kaldı ki o arkadaş kendi sosyal medyasında daha 4 gün önce çay keyfini paylaşmış.
Levent Çelik'i karalayacağız ya, çayı bile malzeme ederiz hinliği yani.
Yine videodaki beyefendi "Urfalıların çoluk çocuklarını biz taşıyoruz" diye sitem etmiş. Yahu ağabeyim, iki gözüm. Bedava mı taşıyorsun. Senin aldığın maaşı bana versinler ben 24 saat sırtımda taşırım be :)

2- MAAŞLARIMIZ ÖDENMİYOR!

Arkadaşlar benim emeğe ve ekmek kavgasına düşkünlüğümü biliyorlar ya, 5 aydır maaş alamadıklarını iddia etmişler. Şimdi buradan o videodaki arkadaş başta olmak üzere 1.100 diyecem oda yalan çünkü 1.044 personel varmış. Hepsini davet ediyorum. Maaş dekontlarınızı yayınlayıp tek kuruş alacağınız olmadığını yayınlarsa BELSAN utanacak mısınız?
Ayrıca, madem 5 aydır maaş almıyorsunuz, nasıl geçiniyorsunuz arkadaş?

3- SGK PRİMLERİMİZ ÖDENMİYOR!

Efendim, bir diğer iddia da personelin SGK primlerinin yatırılmadığı ve hatta 15 günde bir çıkış verilerek haklarının gasp edildiğiydi.

EL CEVAP!

Pandemi sürecinde yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kısa çalışma ödeneği belirlendi. Dolayısı ile aslında personelin alması gereken maaşlar zaten yarı yarıya düşecekti.

AH LEVENT VAH BEYAZGÜL, VIŞ KIRIKÇI!

İşte tam bu noktada BELSAN Genel Müdürü Levent Çelik, BŞ Belediyesi Genel Sekreteri Mahmut Kırıkçı ve BŞ Belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde personellerin maaşlarını tam ödeyecek bir proje hayata geçirmişler ve takır takır ödeniyor.
Unutulan bir şey daha var ki, BELSAN tekerlek dönünce kazanıyor. Oysa pandemi nedeniyle araç sayısı 244'ten 122'ye düşürülmüş. Gelir ciddi darbe alırken buna rağmen maaşlar düşürülmemiş. Bu noktada İŞKUR Müdürü Lezgin Özmen beyefendi de emek sarf etmiş sağ olsun.

4-AŞİRETÇİLİK BASKISI VAR!

Bir diğer iddia da müdürlerin aşiretçilik baskısı yaptığına yönelikti. Araştırdım ve Levent Çelik'in aslında bölgenin en güçlü aşireti olan HAM-HUM aşiretinin ağası olduğunu ve bu yüzden aşiretinden olmayan personele zulmettiğini öğrendim.

Levent Ağa seni yiyerim bak! Ben de HUM-HAM aşireti ağasıyım arkadaş!
Yahu kendi aranızdaki aşiretçilik ayaklarını genel müdüre yüklemek de nedir?
Varsa sorun, gider bildirirsiniz arkadaş

Velhasıl benim anladığım içlerinde BŞ personellerinin de olduğu ve hedefin Levent Çelik'i gönderme olduğu çirkin bir saldırı kampanyası başlamış.

HUKUK ADAMI OLUN GUKUK DEĞİL!

Beni asıl üzen bir diğer konu bazı içgüzar personellerin yaygarası üzerinden "siz isyan edin, istifa edin biz haklarınızı alırız" diyerek yangına körükle giden bazı hukukçuların varlığı oldu.
Yahu iyi de, istifa eden tazminat talep edemez bilmez misiniz?
Yazık değil mi birkaç bin avukatlık ücreti almak için insanları istifa ettirmek?

YAPMA LEVENT DEĞMEZ!

Bütün bu yaygara içinde BELSAN genel müdürü Levent Çelik'in araç ihalesinde eski araçları iade edip yeni araçlar üzerine de belediyeyi kara geçirecek para aldığını biliyor musunuz?
Yapma Levent kardeşim yapma! Bu memlekette hizmet getiren taşlanır yapma...

Velhasıl her bir mesajı okudukça açıkçası yüzünü hiç görmediğim BELSAN genel müdürü Levent Çelik'in derisini yüzesim geldiği, o an elime geçse dişlerimle parça pinçik edeceğim iddiaların gerçeği budur dostlar.

VE ŞU KİTAP ZIKKIMI!

Size son kez şu kitapla ilgili birkaç bilgi verdikten sonra çelik halatlarla darağacına asılması gereken BELSAN Genel Müdürü Levent Çelik'in günahlarının af olması için kalben dua edeceğim.

1- Bu kitap dönemin il milli eğitim müdürü Şerafettin Turan ve şimdi ki valimiz Sn. Abdullah Erin'in milli eğitim müfredatına eklenen "ilimizi tanıyalım" dersine kaynak ve ders kitabı olarak hazırlandı, milli eğitim komisyonu tarafından onandı. Baskı ücreti ve telif hakkı dâhil 350 bin lira BŞ Belediyesi tarafından şahsıma ödenecekti. Dönemin BŞ Belediye Başkanı Nihat Çiftçi sözünde durmadı!
Gerekçesi de kitaba dair kendisine mobing uygulama uygulandığıydı.
Şaka gibi ya neyse...

Yeni BŞ Belediye Başkanımız Zeynel Beyazgül de seçim arifesinde Mado da şahitler huzurunda 350 bin ödemeyeceğini lakin başkan seçilmesi halinde 200 bin liralık kitap alacağını ifade ettiği gibi şerefi üzerine yemin etti.

Fakat ne olduysa seçim zaferi sonrası Ekrem Arpak düşman ilan edildi.
Kitabın yazılım aşamasında defalarca kitabın eğitim öğretim dönemine yetiştirilmesi için şahsıma telkinlerde bulunan Valimiz Sn. Abdullah Erin ise sonrasında kılını kıpırdatmadı!
"Yahu kendi memleketimizin evladı yazarının hakkını verelim veya verin" demedi, diyemedi ne diyeyim.

Hani Ekrem Arpak valinin yalakası ve adamıydı ya...
Benim hikâyem de kaderimde böyledir işte. Kasım Gülpınar'ın adamıdır derler fakat haklarım gasp edilir, mahkemelerde geçer zamanım. Şaka gibi değil mi?
Gülpınar'ın adamı olacaksınız ama annenizin taziyesinde gözaltına alınacaksınız...
Devletin valisinin yalakası olacaksınız ama insanlık ayıbına maruz kalacak, alın teriniz için torbada kitap dağıtacak böylece üzerinize çöken 70 bin liralık zararı telafi etmeye çalışacaksınız.
Kitap meselesini şöyle kapatalım vesselam.

1- Dönemin il milli eğitim müdürü Şerafettin Beyi,
2- Nihat Çiftçi'yi
3- Zeynel Abidin Beyazgül

Ve 4- Valimiz Abdullah Erin'i bu haksızlıklara sessiz kaldıkları için Allah'a havale edip şerefimle kitabımı çıkardım.

Üçüne ve kitap üzerinden bana iftira atan herkese altı delinen ayakkabımda şişen ayaklarımın, gözlerimin, çocuklarımın rızkları olan zararlarımın, emeğimin zerresini helal etmiyorum.
Tıpkı uğradığım haksızlığa rağmen tavır koyamayan Müzaffer Kıran'a helal etmediğim gibi.
Ve valinin yalakası kim diyenler bu şehirde kimlerin gazeteci kisvesi altında ne kazandığına baksınlar bana değil...

Beni valimiz ve BŞ belediye başkanımızın arasını bozmakla itham eden it oğlu itler her ikisinin de değer verdiği sözde gazetecilere baksınlar...

Valinin yeğeniyim diyenin BŞ Belediyesinden yüz binler kazandığı noktada BŞ Belediyesi valiye yakın olduğu için Ekrem'i sevmiyor diyenler şapkayı önünüze koyun.
Kasım Gülpınar ve Valinin adamı dediğiniz Ekrem Arpak BŞ Belediye başkanının talimatı yüzünden 2 yıldır ilçe belediyelerine abone olamıyordu.

Not: Mustafa Arısüt haklı bir şekilde 13 ilçeden ayda 5'er bin abonelik dahi alsa 13*5= 65*2 =130 bin
Büyükşehir minimum 40 bin *3 =120

Kurumların ödediklerini saymıyorum bile.
Yani dostlar, valinin adamı, Kasım'ın adamı denen Ekrem 2 yılda kuruş abonelik alamazken eleştirilir ama yüz binler kazananlar dürüst gazeteci...

Benim için kitap mevzusu sonsuza kadar kapanmıştır...
Kapatanlara zehir zıkkım olsun emeğim.

VEEE MÜZAFFER KIRAN AĞA!

Tanıdığım ülk gün "Aha da   gençliği, dürüstlüğü, vizyonu, duruş ve cesareti ile büyük Kejan Ailesinin makus talihini değiştirecek kardeşim" diyerek birlikte yürümekten şeref duyduğum Müzaffer Kıran evet...

Beni tanıyanlar bilirler aileme, akrabalarıma ne denli düşkün olduğumu...
Çünkü KEJAN dediğiniz 90'lı yıllarda haksızlığa başkaldıran, yumruğu vurdu mu deviren bir efsanenin adıdır.
Ve ben, sadece Urf
a da değil bölgede geniş bir coğrafyaya yayılmış ailemin siyasette, ticari hayatta ötelenmesini, yok sayılmasını asla içime sindiremedim.


Bir vekilimiz yok!
Bir belediye başkanımız yok!
Bir valimiz yok!
Bir kaymakamımız yok!

Bırakın bunları, bir belediye başkan yardımcımız, daire başkanımız bile yoktu...
İşte bütün bu yokları var edebileceğine inandığım; benden 7 yaş küçük olmasına rağmen birlikte yürürken hep bir adım gerisinde kalıp ‘’kanaat önderim, ağam’’ diyerek hürmette kusur etmediğim Müzaffer Kıran…

Fakat makûs talihim hiç değişmedi, değişmeyecek bir kez daha öğrendim… Çünkü o Müzaffer Kıran ne tarihin nede benim omuzlarına bedel ödeye ödeye yüklediğim misyonun ne kadar büyük olduğunu öğrenemedi, üzgünüm…

Bugün buradan kendisine seslenmeye karar verdim ve diyorum ki, ‘’Ne oldu 90’lı yıllrda hiç tanımadığı mazlumlar için bile yumruğu vurdukları yerden ses getiren KIRAN soyadı ile KEJAN ailesinin haklıdan yana duran cesur insanlarına Müzaffer Kıran?
Neden şimdilerin makam sahipleri bazı beediye başkanları, başkan yardımcıları ortada yokken bile Ankara da, Urfa da, İstanbul da emek verdiğimiz Zeynel Abidin Beyazgül’ün karşısına geçip ‘’Kimseler senin yanında yokken biz vardık başkan!’’ diyemiyorsun?
 
Diyorum ki;

  1. Cesaret edemez ya kimse ama ola ki birisi haddini aşıp beni ‘’Müzaffer Kıran’ı vuracağım, vurdurtacağım!’’ diye aramış olsaydı, ‘’ben öldüm mü arkadaş? Önce cesedimi çiğnemen gerek’’ cevabını alırdı. Bir gün sende böyle durmaya karar verdiğinde yeniden kardeş olacağız…
  2. Zeynel Abidin Beyazgül balkanın karşısına geçip ‘’Başkan, sen benim yanımda verdiğin sözleri neden tutmuyorsun? Ve başkan, ben amcaoğlumun alın terini ne sana ne bir başkasına yedirmem! 2 Yıldır amca oğlumun sana verdiği emekleri inkar ettiğin yetmedi, bir de 12 ilçe başkanına talimat verip amca oğlumun ekmeğini engelledin. Yüz binlerce liralık emek gaspını telafi etmekte senin görevin. Demeyi başardığında biz gerçekten kardeşizdir.
  3. Kejanlıların piyon olmadığını ve Siverek’te her aşiretten isimler belediye başkanı, başkan yardımcısı olurken encümenlikten derhal istifa edip hakkın olan belediye başkanlığına oturduğunda kardeş olacağız.
  4. Sayın Valimizi ziyaret edip ‘’Sayın Valim, Ekrem ARPAK benim amcaoğlum ama daha da değerlisi, bu şehrin sanatçısı, yazarıdır. Artık sizin ve vekilimizin üzerinden sürekli hak gaspına uğramasını kabul etmiyorum. Buyurun siz bu haksızlığa son verin yoksa Kejan ailesi gerekeni yapacaktır. Dediğin gün biz yeniden kardeş olacağız
  5. Kejan Ailesinin genç kanaat önderi olduğunun farkına vardığında, Halil Özşavlı’ya özür dilettiğinde biz yine kardeş olacağız.
Yok eğer ben bunu yapmayacağım ve aman Zeynel Başkan bana kardeşim desin aman vekilimiz varsın haksızlığa ses çıkarmasa da ben onun gözlerinde değerli olayım, aman valimiz beni sessiz her haksızlığı kabul eden birisi bilsin diyorsan onların kardeşliği sana hayırlı olsun lakin benden uzak Allah’a yakın ol.
Yahu artık Kejan Ailesinin tarihten gelen o onurlu duruşunu hatırlayın. Biraz ayağa kalkın artık. Ben piyon olmayı kabul etmiyorum arkadaş. Siz kabul ediyorsanız o da sizin tercihiniz…
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.