Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

PROBLEM KOKAİN DEĞİL PROBLEM BATIYORUZ!

28 Mart 2021 - 20:30 - Güncelleme: 28 Mart 2021 - 22:48

Son birkaç gündür ülke gündeminin tepesinde, lüks arabasında kokain çekerken görüntüleri deşifre olan Kürşat Ayvatoğlu var... 

Ne yazık ki ülke kamuoyu her mevzuda olduğu gibi, ne Ayvatoğlu'nun 2014 yılında sıradan bir belediye çalışanının 7-8 yılda elde ettiği servetin kaynağını, ne de "kokain değil pudra şekeriydi" açıklaması ile serbest bırakılmasının hukuksuzluğunu tartışmadı. 

İşi yine magazine döktük ve yine gerçeği görmekten korkan bir toplumun resmini çektik. 

Bugün Şanlıurfa'da koyunları TİGEM tarafından otlatma yasasıyla karşı karşıya kalan vatandaşın dramı ortada iken, Kürşat Ayvatoğlu denen şahsın 79 milyon borç bırakan bir belediyenin en etkin ve iş takipçisi kimliğinden on milyonlarca liralık servetini gazinolarda, lüks otellerde, kumsallarda güzllerde ezmesinin pudra şekeri ile aklandığı gerçeğini görmezden geleli yıllar oldu. Geçmiş ola! 

AMA İNANIN SORUN KOKAİN DEĞİL! 

Sorun:

1-  Bir siyasi büro elemanının gramı 60 Eurodan satılan kokaini yüz binlerce liralık lüks araçta kullanmaya iten çürük zemindir

2- Genç bir adamı "pudra şekeriydi!" diyecek kadar yüzleşsizleştiren ahlak çöküntüsüydü. 

3- Ve daha vahimi, bu adamın yakalandığı güne kadar siyasi kimliği ile topluma din üzerinden dürüstlük satmasıdır. 

Bu "memleketin sorunu ne?"  diye bir soru sormayacağım zira sorunun ne olduğunu 82 milyon bal gibi biliyoruz aslında. 

Vicdansız HAZ! 

Kürşat Ayvatoğlu, siyasi kimlik ve kürkü altında elde ettiği haksız kazanımları ülkenin açlık sınırının altında yaşayanların gözlerine sokarak, vicdansızca hazzına vara vara yiyen bir örnek sadece. 

Bir buçuk yıl öncesine kadar kirasını ödemekte zorlandığı iddia edilen Ceylanpınar Belediye Başkanı Feyyaz Uçar'ın (gerçek adıdır çünkü geçmişinde tacizden yargılanmış ve ceza almıştır) bugün 4 milyonluk malikane ve değeri 15 milyon lira olduğu iddia edilen arazileri alması da bir başka Ayvatoğlu örneğidir. 

Belediye Başkanı Ceylanpınar'da evsiz kalıp üşüyen ailenin gözüne sokarak malikhane yaptırıyor ve bu da vicdansız hazzın örneklerinden sadece birisidir. Başkan hakkında işlem yapılmaması, hakkındaki yargı kararına rağmen başkanlık makamında oturup tüm ihaleleri "Uçar Tarım" şirketine vermek suretiyle haksız kazanım elde etmrsine rağmem hiçbir işlem yapılmaması da vicdansız haz + ilkesiz siyaset + haksız zenginliğin artık meşrulaştığının belgesidir.

Yine Viranşehir'de resmi veya özel tüm ve kuruluşların başlarına atananların bir milletveilinin yakınları olması, bunlar hakkında hergün havada uçuşan ihale yolsuzluklarına rağmen tek bir işlem yapılmaması ne kadar manidarsa, 

Şanlıurfa: bazı siyasi yakınlarının

1- İhale vurgunları, 
2- Hukuksuz ve nepotizm ürünü atamalar, 
3- Sigara ve silah kaçakçılığı

ve daha birçok haksız, hukuksuz kazanımların cennetidir ve rant elde etmek artık meşrulaşmış olması o kadar manidardır. 

Bazı milletvekili, belediye başkanı, bürokrat evlatları, yeğenleri, kuzenleri, amcaları, dayıları velhasıl bilumum tüm yakınları haramın nimetlerini vicdansız bir hazla tadarken, nüfusunun yarısı yardım kolileri ile ayakta duran bir şehir yarattılar. 

İlkesiz SİYASET!

Dava bilincinin slogan ve oy kapmak aracı olarak kaldığı günümüzde:

1- Belaltı, alçakça muhalefet! 
2- Whatsaap ve videolara düşen iğrenç ilişliler! 
3- Partiyi rant kapısı gören ve liyakat yoksunu tiplerin yarattığı ilkesiz siyaset anlayışı ülke ve Şanlıurfa'da ahlaki çöküntünün baş sebebidir. 

Ahlaksız TİCARET!

Eğitimden sağlığa tüm sektörlerin ahlaksız, vicdansız bir çarkın dişlileri arasında öğütüldüğü ticari bir anlayışla karşı karşıyayız. 

Rekortmen ihaleci holdingler ülkenin kaymağını yerken, halkın alım gücü günden güne azalmakta, yoksulluk sınırı açlık sınırına dayanmaktadır. 

Niteliksiz EĞİTİM!

Liyakat sahibi insanların yerine siyasilerin yakınlarının veya maşalarının makamlarında oturduğu eğitim camiası elbette nitelikten, kaliteden uzak ve çağın gereksinimlerinden uzak olacaktır. 

2.3 milyon aşan nüfusu ve ülkenin en genç şehri olmasına rağmen başında İsmail Yapıcıer gibi 5-6 bin liralık optik okuyucu dahi alamayan, öğretmenlerden fotokopi parası isteyen il ME müdürü niteliksiz eğitimin küçük bir örneğidir. 

Bugün İsmail Yapıcıer'in sadece Öğretmenler evine verdiği zararların hesaplanması dahi Şanlıurfa eğitiminin neden 81 ilde 78. sırada olduğuna delildir. 

Zira mesele çocukların eğitimi değil, siyasileri memnun etmekse: Şanlıurfa'da Yapıcıer niteliksiz eğitimin ödül alması gereken ismidir. 

İnsaniyetsiz BİLİM! 

Camiilerin dahi siyasete alet edildiği ülkemde bilim hiçbir zaman gerektiği kadar değer görmedi. 

Dünya ülkelerinin Mars'a ayak bastığı süreçte benim ülkem hala Hatipoğlu'nun bir üniversitede rektör, 7'sinde danışmanlık maaşı + tv + alkol satışının serbest otel sahipliğiyle "orucumuz nasıl bozulur?" sorusuna cevap aramakta ve bir kesimin çalarak yoksullaştırdığı fakir fukaraya sabretmeyi öğretmektedir. 

Masum öğretmenler kanlı FETÖ kalkışmasının bedelini öderken Erkan Tan gibi Fethullah Gülrn övücüler ülkemde para kazanmaya devam etmektedir

Bizde insaniyetsiz, tamamen uydurmaya dayalı bilim anlayışı hakimdir.  Ve kalemini güce satmış, bilimsellikten, objektif, halkçı, ilkeli, dürüst yayıncılık/habercilikten uzak basın! 

Emeksiz ZENGİNLİK! 

Ülke siyasetinin son dönemde yarattığı yeni insan modeli, siyasi kimlikleri üzerinden zengin olan tabakadır. 

Bunlar, dini sömürücüler ve parti rozeti altında halkı soyanladan meydana gelip servetlerine servet katmaktadırlar

Gösterişe dayalı İBADET! 

Bütün bunları biliyoruz da illede zavallı bir kabullenişin esaretinde olup biteni tiyatro izler gibi izliyoruz. 

Ülkemin dörtbir yanında dini istismarlığı ve vatan millet Sakarya sömürüsü üzerinden fakiri yutan korkunç bir zaman akıyor boşluğa ve bizler o boşluğun uçurumlarına yuvarlanıyor ama görmüyor, duymuyor, işitmiyoruz... 

BAŞ ÖRTÜSÜ CİNSEL OBJE REZALETİ! 

Evet, başörtüsünün cinsel obje haline geldiği süreçte, Allah için değil de partinin gözüne girmek için yapılan gösterişli, şaşalı ibadet anyaşınının ürünüdür.

Benim ülkemin dini bütün insanları uzun yıllar sırf başörtüleri olduğu için üniversitelere alınmayan kızlarımızın dramlarını okudu ve mücadele etti. Bu mücadele içinde insan haklarını barındıran, özgürlüğün onurlu mücadelesiydi. 

Geldiğimiz nokta: TİKTOK alemine düşen başörtülü kızlarımızın başörtüyü cinsel obje gibi kullandığı, başörtünün dikkat çekmek için adeta siyasi bayrak gibi gözlerimize sokulduğu ahlaksız bir anlayışa döndü. 

"Komşusu açken tok yatanlar bizden değildir." anlayışını benimsemiş bir dinin başörtülü çocukları sosyal medya da şatafatlı yemekler, düğün ve tatil görselleri ile yeni nesli din sömürüsü üzerinden paraya tapar hale getirdi. 

Oysa başörtü mücadelesi muhafazakar insanların haklı yaşam kavgasıydı. Mücadeleyi kazandığını sanan halkım, bu kez iğrenç ahlaksızlık çarkında evlatlarını kaybetti. 

SORUN KOKAİN DEĞİL EMİN OLUN!

Bir kez olsun büyük resme iyi bakmak lazım kanaatindeyim. Snatçı ve yazar kimliğime rağmen seçimlerde Ak Partiye destek olan çalışmaların içerisinde yer aldım. Bunun 2 farklı nedeni vardı:

1- İnandığım ve yolunda yürüdüğüm bir ismin varlığı.
2- İsminde ADALET ve Kalkınma olan Ak Partinin mağduriyetlerden çıkagelen lider Erdoğan'ın mağdurların sesi olacağına dair vaadi ile barışçıl siyaset anlayışıydı.

Kimi insanlar bugün ''Ak Parti fabrika ayarlarına dönerse...'' diye bir umudu besliyorlar içlerinde. Ben de diyorum ki, böyle devam ederse o fabrika kökten iflas edecek. Zira sorun kokain değil ve artık kangren haline gelen sorunlar biz yavaş yavaş uçuruma yuvarlıyor.

Hangisiyle devam edeyim ki?

6 MİLYON SURİYELİ MÜLTECİ MESELESİ!

Resmi olmayan ama yaklaşık olarak 10 milyon vatandaşının işsiz olduğu ülkem 12 yıldır 6 milyon Suriyeli göçmeni bağrında taşıyor. Savaş mağduru, komşuluk hukuku, Müslümana yakışan söylemleriyle 12 yıldır sırtta taşınan Suriyeliler bugün kendi vatandaşlarımızdan çok daha fazla hakka sahip ise bu bir sorundur ve çözülmesi elzemdir.

Pandemi sürecinin belllerini kırdığı Şanlıurfalı esnafın siftahsız kepenk kapatırken, iflas ederken, tefecilerin kucağına düşerken ve devletim sadece 1.000 lira destek verirken:

Ülkelerinde savaşın sürdüğü gerekçesiyle ama her arefe günü ülkelerine bayramlaşmaya giden milyonlarca Suriyeli'nin

1- Vergiden
2- Stopajdan
3- SGK primlerinde
4- Askerlikten

muaf tutulmaları yetmezmiş gibi:

1- Dolgun maaş
2- ücretsiz sağlık, eğitim haklarından yararlanmaları hangi din, hukuk, komşuluk haklarının içinde var? Benim esnafım iflas ederken Şanlıurfa'da Suriyelilerin şehrin ekonomisini ele geçirmek üzere olmalarının ve tabelların dahi bütünüyle Arapçaya dönmesinin izahı nedir?

Fuhuşun, madde bağımlılığının, cinayetlerin başrl oyuncuları oldukları verilerle kanıtlanmış bu gitmek bilmeyen misafirlere tanınan imtiyazlar ülkem ve şehrim için sorunun babasıdır arkadaş.

DEDAŞ SORUNU!

Türkiye kurtuluş savaşını öküzü ve apanıyla tarımla uğraşan köylüsünün verdiği destekle kazanmıştır ve Türkiye ekonomisinin 1 numaralı getirisi her zaman tarım ve tarım ürünleri olmuştur.

Hal böyle iken: DEDAŞ'ın özellikle bölge çiftçisine uyguladığı baskıcı, bezdirici ekonomik politikanın tarımı bitirme noktasına getirmesi ne kadar sorunsa; Ak Partinin bu soruna bir çözüm bulmaması o kadar büyük sorundur.

TİGEM SORUNU!

Yine DEDAŞ gibi hayvancılığı bitime noktasına getiren, yasaklarla köylüleri canlarından bezidren TİGEM ne kadar sorunsa, çözm bulamayan siyasiler o kadar büyük sorundur.

ÜMİT ÖZAT TEK BAŞINA ÖRNEKTİR!

Fenerbahçe Spor Kulübü bugün resmi sitesinden yaptığı açıklama ile kısa süre önce bir YOU TUBE kanalında Emre Belözoğlu için 'FETÖCÜDÜR' imasında bulunan Ümit Özat'a tepki yağdırdır. Oysaki Ümit Özat bu ülkede acı bir gerçeği en azından spor camiasında kriptocu FETÖCÜ'lerin hala çok daha güçlü var olduklarını dile getirmiştir.

Benim ülkemde suça bulaşmamış yüz binlerce insan FETÖCÜ olmakla itham edilip KHK'lar ile işlerinden atılırken ülkem ve şehrimde basından, siyasetten ve her kesimden kriptocu FETÖCÜ'LER varlıklarını idame etmeye devam etmişlerdir.

Velhasıl sorun kokain değildir. Sorun, yanlışa, din sömürüsüne ve yukarıda saydığım her bir maddeye karşı sesini çıkaramayan sürü psikolojisine girmiş biz milyonlarız. 

Sorun, gözümüze soka soka kokain içip pudra olduğunu beyan ettiği halde serbest bırakılan bir adama tanınan imtiyazın ahlaki, insani,hukuki, vicdani ve imani olmadığını bile haykıramayan bizleriz...

Hepsi bu...
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.