Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

AÇIKLA VALİM & ÖLECEK MİYİZ? & KISIR MI KALACAĞIZ? NEDİR!

26 Temmuz 2021 - 00:50 - Güncelleme: 26 Temmuz 2021 - 01:18

Makalelerimi okumuş ve beni az çok tanıyanlar Rus edebiyatına olan düşkünlüğümü bilirler. Belki bu yüzdendir ki Kejanov ve Ruhatav içerikli makalelerim en çok ilgi gören makalelerim olmuştur. Bugün dünyaca ünlü Rus yazar Grigori Petrov'un enfes romanı BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE eserinden küçük pasajlar alarak din kardeşliği nedir, Urfa içine düştüğü uçurumdan kurtulabilir mi gibi birçok soruya cevap arayacağız ancak bu konulardan daha evvel ve elzem olan bir mevzuyu sizlerin takdirlerine sunmak isterim. 

AŞI GERÇEĞİ! 

Hepimizin bildiği üzere iki yıla yakındır her gün farklı varyantları ortaya çıkan ve giderek daha bulaşıcı, çok daha ölümcül bir hal alan coronavirüs pandemisi ile karşı karşıyayız... 
 

Henüz doğal bir pandemi mi yoksa komplo teorilerinde iddia edildiği gibi biyolojik bir saldırı mı olup olmadığını bilemediğimiz, ortaya çıkış gizemini korumakla beraber her gün dünya genelinde binlerce insanı yaşamdan koparan bu illetle savaşmak üzere üretilen aşılara dair de net bilgilere ulaşmış değiliz. İnsanoğlunu dehşete düşüren çarpıcı ve korkutucu birçok komplo teorileri hepimizin aklını karıştırmış durumda. Örnekler vermek gerekirse: 

  • Aşının Bill Gates tarafından tüm insanlığı çiplerle hegemonyası altına almak için kullanıldığı teorisi. 

  • Aşının insanları kısırlaştıracağı teorisi. 

  • Aşının aslında hiçbir işe yaramadığı ve tamamen ticari amaçlı olduğu teorisi. 

  • Aşı olanların en geç üç yıl içinde yaşamlarını yitirecekleri teorisi. 

Bunların en başında gelir ki sayısız komplo teorisi, bilgi kirliliği kafaları karıştırmış durumda. Hal böyle olunca başta Japonya olmak üzere aşı karşıtlığı hatırı sayılır bir şekilde yayılıyor.  

Ülkemizde ise aşı karşıtlığının en yoğun olduğu nüfus Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanıyor. 
 

MADEM ÖYLE AÇIKLA BAKANIM! 

Malumuz tüm dünya gibi normalleşme adımlarını atmış ve kısa süre sonra tamamı ile normalleşmeyi bekliyorduk. Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca sık sık tedbiri elden bırakmamaya yönelik söylemlerde bulunsa da aynı zamanda zafer şarkılarını da mırıldanmayı ihmal etmiyordu. 

Özellikle aşılanmanın başlaması ile sadece sağlık bakanımız değil, iktidarın üst düzey isimlerinden sıklıkla: 

Coronavirüs ile mücadelede Dünyanın en iyisiyiz! 

Pandemiyi en iyi yöneten ülke biziz! gibi iddiaları sözleri duyduk. Bunların yanı sıra aşıdan kısa süre sonra hayatın normale döneceği de hemen her gün vurgulanarak toplum aşı olmaya yönlendirildi. Peki, ne, nasıl oldu da sağlık bakanlığının verilerine göre ilk doz aşılanma oranı nüfusun %61'ni aşmaya başlamışken sağlık bakanımız Fahrettin Koca son 3 gündür felaket habercisi gibi her saat durum vahim, kısıtlamalar demeye başladı? 
 

Hal böyle olunca aşının bir işe yaramadığından başlayıp, ölümcül bir tuzak olduğuna uzanan bir dizi komplo teoristleri ortamı iyice germeye başladılar. Yoksa gerçekten aşının bu illete karşı koruma özelliği yok muydu? 

Bu yargıyı kırmak ve toplumun doğru bilgileri alma hakkı için Fahrettin Koca'nın ekranlara çıkıp net açıklamalar yapması artık kaçınılmaz oldu. Sayın bakan bugün için vaka sayısının vahim boyutlarda patladığını ifade etmiştir ve son vaka sayımız 14 bin olarak duyurulmuştur. O halde bakanımıza sesleniyorum: 
 

Çıkın ve hastanelerde yatmakta olan vaka sayısında 1. Doz aşı, 2. Doz aşı gibi net rakamları içeren şu açıklamayı yapın lütfen. 

Hastanelerde yatan yeni vaka sayısının kaçta kaçı 1. Doz aşıyı yaptırdı? 

Hastanelerde yatan yeni vaka sayısının kaçta kaçı 2. Doz aşıyı yaptırdı? 

Yeni vaka sayısında aşı yapmayanların oranı kaçta kaçtır? 

Aksi halde aşı karşıtlığı önlemez seviyelere yükselerek devam edecektir. 

AÇIKLA ABDULLAH ERİN VALİM! 

Makalemin bu paragrafına geçmeden önce şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki 'ben, gerçekler uğruna dostlarımı, sevdiklerimi kaybetmenin büyük ustasıyım!' Ekrem Arpak'ı az çok tanıyanlar Şanlıurfa valimiz Abdullah Erin'i ne denli çok sevdiğimi iyi bilirler. 4 Yılı aşkındır memleketime önemli ve büyük hizmetleri olan; bu yüzden de kendisine dair sayısız makalenin yanı sıra kitabımda bir masal kahramanı gibi anlattığım sayın Abdullah Erin'in şahsıma olan ve daima gurur duyduğum sevgisini, dostluğunu kaybetmek uğruna buradan kendisine bazı eleştirilerde bulunacağım. 

Çünkü dost, dostun yanlışlarını söyleyerek başka yanlışlara düşmemesini sağlamayı her bedele rağmen dile getirebilendir... 

Malum, kendi halinde, ilkokul terk, deli çoban lakaplı ve cahil adamın biriyim ben. Dolayısı ile devletin sağlık bakanı belki çağrıma önem vermeyebilir. O halde tek çare sayın valimizin sesime kulak vererek Şanlıurfa kamuoyunu aydınlatacak doğru bilgiler vermesidir. 
 

Sayın Valim; 
 

Bu şehrin insanları ile devleti arasında güven duygusunun yeniden inşaa edilmesinde dürüst, çalışkan, vicdan ve merhametli olduğu kadar gerçek bir devlet adamı olmak gibi vasıflarınız en büyük etken olmuştur. Şanlıurfa halkı işte bu özellikleriniz nedeniyle değerli şahsınızı yüreğinin baş köşesine oturtmuş ve hak ettiğiniz değeri ziyadesiyle vermiştir ancak dört yılda ağır sorunlarla boğuşmuş olmanın yorgunluğundan mı, devletin politikasının yansımasından veya özel nedenlerden mi bilemediğimiz bir şekilde son dönemlerde Şanlıurfa'dan kopuk bir duruş sergiliyorsunuz... 

*Mesainizin yarısından fazlası Resulayn ve Telabyad'da geçiyor! 

*Eskiden Arap şeyhleri ve iş adamlarından aldığınız okul bağışlarını Urfa'ya yönlendirirken şimdi bu iki bölgeye yönlendiriyorsunuz! 

*DEDAŞ sorununun sdece Şanlıurfa değil, bölgenin kanayan yarası olduğunu en iyi bilen sizsiniz. DEDAŞ'ın başta Karakeçili olmak üzere her yıl Şanlıurfa merkez ve bazı ilçelerini karanlıkta bırakan ve hukuki olmayan, esnafı, çiftçiyi, halkı maddi manevi zorluklara mahkûm eden enerji kesintilerine çözüm arayışı yerine Tarabya'da kesintisiz enerji sağlamakla övünmenizi yadırgadığımızı bilmenizi isterim. 

*Telabyad ve Resulayn'da hayatın normale dönmesi için yapılan çok büyük yatırımların ihalelerinde ciddi sıkıntılar olduğu şehirde konuşulmakta. Sizin gibi hakkı, hukuku bilen, vicdanına olan güvenimiz ile şerefimizi ortaya koyup kefil olacağımız bir ismin bu hususta çok daha dikkatli olması gerekmiyor mu? 
*İl Milli Eğitim müdürlüğünün şehrin eğitimine zerre katkısı olmadığı ayan beyan ortada iken insiyatif alarak müdahele etmemeniz ayrı bir eleştiri kousudur.

*Malumuz sayın Valim; bu şehirde size olan sevgimden dolayı bazı kesimlerin ciddi saldırılarına maruz kalmış bir yazarım. Buna rağmen değerli şahsınıza zırnık zarar gelmemesi ve zaten karakteristik yapımdan dolayı sizin adınızla herhangi bir kuruma çay içmeye dahi gitmemiş hatta daima dostunuz olmaktan gurur duyacağım için makamınızın alın terime verdiği maddi, manevi zararı bile şerbet gibi içmiş, göğüslemiş birisi olarak soruyorum: Kısa süre önce şehrimizden ayrılan bir bürokratın bazı yerel gazetecilerin sizin adınızı kullanarak ekonomik kazanımlar elde ettiği eleştirileri beni rahatsız ederken sizi rahatsız etmiyor mu? 
 

*Malumunuz Sayın Valim; Şanlıurfa Türkiye'nin nüfus yoğunluğu açısından 7. Büyük ilidir. Buna paralel olarak STK sayısı da o oranda fazladır. Çok değerli şahsınızı takdir ettiklerini, sizi çok sevdiklerini bildiğim bazı dürüst, samimi STK başkanlarını kırarken sadece bir STK Başkanına değer verdiğiniz söylemleri şehirde sıklıkla dile getirilmekte ve bundan dolayı eleştiri almaktasınız. 
 

*Valiliğimizin bünyesinde devletimizin imza attığı ve turizm için hizmete açılması planlanan dev imar/istimlak projesinin sonradan ciddi erozyona uğradığı, aralarında bilmem ne odası, oteli gibi parsel sahiplerinin projeden çıkartılırken projeden çıkarılması gereken gerçek parsel sahiplerinin mağdur edildiği iddiası yine üzüntü vericidir. 
 

*OSB'nin sorunlarına kayıtsız kaldığınız gibi yönetim biçimine sert müdahalelerde bulunarak dengeleri değiştirdiğinize yönelik eleştiriler konuşulmakta. 
 

YAPMAYIN VALİM! 
 

Sayın Valim! Başta ben olmak üzere; bu şehirde milyonlar bu eleştirilerin tekine prim verecek yapıda olmadığınızı, tüm gayenizin Şanlıurfa halkının refahı ve huzuru olduğunu, bunun içinde tarihin gördüğü en çalışkan Şanlıurfa Valisi olarak ailenizden ayrı kalmak pahasına yaşam mesainizin çoğunu hizmet etmek için harcadığınızı biliyoruz. 
 

Şahsım olarak değil Vali Abdullah Erin, zamanın herhangi bir tarihinde bir köy yerinde çoban olma kararı alan Abdullah Erin ile sürü gütmekten gurur duyacak kadar seviyorum sizi. Çünkü vicdanınızı, dürüstlüğünüzü ve en önemlisi bu şehre verdiğiniz emekleri biliyorum. İşte bu yüzden tekinden bile bihaber olduğunuz bu eleştirileri kaleme alarak sevdiğim insanın yıpratılmasına izin vermemek adına sesleniyorum size: 
 

Lütfen çıkın ve en azından Şanlıurfa'da hastanede yatan veya artan yeni vaka sayılarında aşı olmuş/olmamışların reel oranlarını kamuoyu ile paylaşın. Kaldı ki kan davaları, trafik, sivil silahlanmaya karşı duruşunuzla bu şehrin her bir evladının yaşaması için mücadele etmiş değerli şahsınızın aşıya karşı duyarlılığınızı da biliyorum. 

Sn. Valim;

Lütfen aşı ile yeni vakalar arasındaki rakamları açıklayın ki gerçekleri bilelim. Mesela hakikaten 3 yıl sonra ölecek mi aşı olanlar?
Mesela kısır mı kalacağız?
Çip mi yerleştirdiler insanoğluna?

Elbette hayır Valim hiç birisi değil ama kaç kişi biliyor bunları? 

O halde reel rakamları açıklayarak komplo teorilerine son vermek size yakışır. Aşı olmanın bulaşıya engel olduğunu sizin ağzınızdan duyacak tek bir Urfalının aşı yaptırmayacağına inanmıyorum bilesiniz. 
 

DİN KARDEŞLİĞİ Mİ DEDİNİZ? 

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE eseri: Tüm imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşulların rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın halkla omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir uygarlık mücadelesi verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak bir şekilde gözler önüne sermektedir. 

Herkesin kendince dersler çıkarması gerektiğine inandığım bu eser, Şanlıurfa'nın geri kalmışlığına karşı verdiğim mücadele de benim için mihenk taşı olmuştur. Çünkü ben de bu şehrin hak ettiği refaha ulaşmasının tek yolu olarak şehrin tüm dinamiklerinin omuz omuza vermesine inananlardanım. 

Bu eserde adı sık sık geçen Johan Vilhelm Snelman adlı kahramanın ağzından çıkan şu sözler ise günümüzde sorgulanması gereken önemli bir mevzunun resmi gibi aslında... 
 

''SABIR DÎN Mİ ? 
 
"Bir tek şeyde halk yücedir, o da Sabır. 
Aç kalır, üşür, pislik içinde yaşar ve... şikâyet etmek yerine Sabreder. Halkın Sabrını din haline getirdiler." 
 
"Ülkedeki halkın çoğunluğunun kabalığını ve cahilliğini görmek insana utanç veriyor. 
Bu eğitimli aydın insanların işlediği cinayettir." 
 
(Beyaz Zambaklar Ülkesinde, SNELMAN)'' 

Demli çayımı ne zaman yudumlayıp, sahip olduklarıma şükretsem büyük din adamı Nihat Hatipoğlu gelir aklıma ve elbette Snelman! Zira ülkemde derin yoksulluk çeken milyonlara zenginliği bir hazine gibi anlatan, anlatmak içinde milyonlar kazanan değerli bir şahsiyettir kendileri. Malumunuz, tv programlarında yıllardır izleyicileri ne kadar abuk subuk sorular varsa sordular kendisine...  

Asırlardır orucun nasıl bozulacağını merak eden sevgili Müslüman kardeşlerim faizle Hacca gitmenin günah olup olmadığını dahi sordular da teki bile ''Madem fakirlik bu kadar güzel, sen neden gelip bizimle fakirlik hayatını seçmiyorsun?'' diye sormadılar veya Allah'ın ilminin parayla satılmasının günah olup olmadığını merak eden dahi çıkmadı. 

Malumunuzdur yine sayın Hatipoğlu'nun toplumsal sorunlara dair tek sözüne rastlayamazsınız. Mesela bu ülkede işsizlik sorununa parmak bastığını okudunuz mu? Okuyamazsınız çünkü işsizler fakirdir ve onun için fakirliğin güzelliğini anlatarak para kazanacağı birer figürandır. Ama konumuz oda değil. Konumuz din kardeşliğidir diyeceğim de yazı çok uzadığı için başka makalede ele almam icap ediyor... 

Suriyeli mülteci kardeşlerimiz din kardeşlerimizdir sevgili dostlar. Aman ha, sakın ha; siz siz olun bu kardeşlerimizin nargile keyfine laf etmeyin! Zira bayram arifelerinde Suriye'ye gidip sonra ülkemize dönerek askerlikten, sağlık-eğitim-trafik giderlerinden, vergiden muaf; üzerine maaş almak gibi acınacak halde olan bu kardeşlerimiz din kardeşlerimizdirler. 

Onlar zenginleşmeli bizlerse fakir olmalıyız ki Peygamber Efendimize komşu olalım. Hatiopoğlu Hocamız öyle diyo... 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.