Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

SUÇ İHANET VE ŞANLIURFASPOR!

07 Mayıs 2025 - 12:53 - Güncelleme: 07 Mayıs 2025 - 16:51

Bakınız; Percy Shelley 18. Yüzyılda Haklar Deklerasyonunda ne demiş:

"Hiç kimsenin yararlanabileceğinden fazlasını tekeline alma hakkı yoktur.

Milyonlarca insan açlıktan ölürken, zenginlerin yoksullara verdikleri şeyler; kusursuz bir yardım değil, kusurlu bir haktır."

Gelin Shelley'in sözlerinin günümüzdeki pratiğini ele alalım.

Medeniyetin beşiği, tarihin sıfır noktası ve bereketli toprakların yurdu olan coğrafyamız tarih boyunca çok büyük bilim adamlarını, sanatçılarını çıkarmıştır. Doğal olarak bu coğrafya insanının teknoloji de harikalar yaratması, ileri sanayinin öncüsü ve tarım gelirlerinin bereketinde çok güçlü bir ekonomiye sahip olması gerekiyor değil mi?

Sonuç?

Sadece Şanlıurfa da öğrencilerimizin %90'nı özellikle üniversite öğrenimini tamamlamak için bursa muhtaç durumundadır. 

Türkiye'de en fazla mevsimlik işçi göçü veren iliz.
Eğitim de 81 il arasında 76. Sıradayız.
İşsizlik oranında 2. Sıradayız.

Bu burslar içerisinde devlet kurumlarının verdiği burslardan çok özel şirket ve zengin bireylerin verdiği burslar öne çıkar. Bir de içinde biraz yağ biraz bulgur, tuz, çay, şeker olan koli hikayesi var.

Oldukça yetersiz, komik yani sıtmayı gösterip öldürmeyen türden burslar, büyük iyilikler gibi yansıyor yaşamlarımıza.

Ne diyordu Shelley; "kusursuz bir yardım değil, kusurlu bir haktır."

Bu konuya yani asıl mevzumuza geri döneceğiz ama bu kusurlu hakkın işleyişine yön veren çarkın başka bir dişlisini de ele alalım.

SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) 'nin yozlaşmış bir işçi devleti olduğunu düşünen Troçki, 1936'da kaleme aldığı "İhanete Uğrayan Devrim" kitabında, zaman içinde özel statü kazanan bürokratların devletin en değerli hazinelerini eşlerine, evlatlarına peşkeş çekmek sureti ile devlete, dolayısı ile eşit koşullarda yaşamayı vaat eden devrime ihanet ettiğini iddia eder.

Troçki, bunun ihanet olduğunu 1936'da söyler. Yıl 2024: Şanlıurfa halkı Mehmet Kasım Gülpınar'ı Şanlıurfa Büyükşehir Başkanlığı için davet ederken Türkiye'de bir ilke imza atar:

Çünkü ülkenin dört bir yanında yer alan şehirlerdeki adaylar  dev projeler, ütopik hizmet vaatlerinde bulunurken ve o şehir halkları adayları bu seçim vaatleri kitapçığı üzerinden ele alırken; Şanlıurfa halkının talebi "Bizi torpilden, rüşvetten, israftan, yolsuzluktan kurtar Gülpınar" Çığlığına dönüşmüştür ve bu çığlığa sebep olan karanlık tünelin ucundaki tek umut ışığı Mehmet Kasım Gülpınar olarak görmüştür

Şanlıurfa halkının çığlığına sebep olan şartlar, Troçki'nin devrime ihanet olarak kaleme aldığı yozlaşmanın ta kendisidir.

-Torpil ile işe alınan siyasetçi, bürokrat ve zengin çocukları, eşleri, yakınları.
-Bürokrasinin önünü açtığı ve ortak olduğu yolsuzluklar, adrese teslim ihaleler.
-Yerlebir edilen liyakat.
-Zenginlik ve güç sarhoşluğunun getirdiği korkunç bir israf.

Yani Shelley'in dediği gibi, bir kesim yararlanabileceğinin çok ama çok fazlasını 'parayı, makamı, gücü, işi' tekeline almıştı ve yine Shelley'in dediği gibi kusurlu haklar ile göz boyuyorlardı.

Dikkat ediniz Gülpınar öncesi özellikle doğal afetler veya dini bayramlar öncesi yapılan sosyal yardımlar, büyük bir hizmet gibi halka arz ediliyordu ve bu arz ediş iğrenç, korkunç bir aşağılama yöntemi ile fakir fukaranın onurunu incitme pahasına yapılıyordu.

Yardım tırları önlerinde 1'er torba patates verilen yoksul anneye Nobel ödülü verilmiş gibi çekilen fotoğraflar basına servis edilmek sureti ile kusurlu hak, kusursuz yardım gibi anlatılıyordu.

Dikkat edin; Gülpınar'ın seçim sürecinde içinde fiziki projelerin yer aldığı, şişirilmiş, janjanlı seçim vaatleri kitapçığı yoktu.

Mitinglere akan yüz binlerin böyle bir beklentisinin olmadığı gibi.

Tüm bunlar yaşanırken sorgulama, farkında olma ve hak arama güdülerini, refleksini yitirmiş bizler o kimseleri ve bu tekelleşmeyi sorgulamadık bile.

Gelelim burs meselesine. Tarihin derinliğinde dünyaca ünlü fizikçi, matematikçi, felsefeci bilim adamları ve dahi büyük savaş kahramanları ile sanatçıları çıkarmış Şanlıurfa halkının çocukları ne oldu da burs (kusurlu hak) almaya muhtaç hale geldi?

Bakınız; bir halkın DNA'sında yer alan zekayı ve cesareti bir süre kontrol altına alabilir, baskılar, algılar üzerinden kendi çıkarlarınıza konsolide edebilirsiniz ama asla onları söküp alamazsınız. Günü gelir uyanır ve bu uyanış şiddetli bir tokada dönüşür. İşte 31 Mart yerel seçimleri böyle bir uyanıştı.

O halde bu derin yoksullaşmanın sebebi ne?

Bakın iddia ediyorum ve hayatımı ortaya koymaya hazırım. Sıradan bir spor magazin muhabiri olan Acun Ilıcalı'nın bugün sahip olduğu ekonomik gücün izahını kimse yapamaz.

Ilıcalı'nın yükselişinin matematikle, sosoyoloji ile, dinle, bilimle, vicdanla açıklanması mümkün değildir. İnsan doğasına aykırı bu.

Size bir şey diyeyim mi; Şanlıurfalı çocukların bugün bursa muhtaç hale gelmelerinin en büyük nedenlerinden birisi de Şanlıurfalı Acun'lardır.

*Bu şehirde borsa maniplasyonu ile yüzlerce kişi mağdur edildi. Borsa maniplasyonu ile yarattıkları mağdurların çocuklarına burs verip kendilerine dua ettirenler kusurlu hak iadesini kusursuz yardım diye yutturdular bizlere.

Not: Yaşları kaç olursa olsun; Allah rızası için burs veren, iyilik yapanların ellerinden, yüreklerinden öpüyor, hürmetle selamlıyorum. Sözüm onlara değil, haşa!

Senin evladının girmesi gereken işe kendi evlatlarını sokup, senin evladına kira yardımı yaparak devamlı kıldılar sömürüyü.

GES ve imar vurgunları da patlayacak birgün... GES ve imar üzerinden çaldıkları paralar ile Yalova'da onlarca villa, İzmir ve İstanbul'da hastaneler açanların verdikleri burslar kusurlu, kirli, iğrenç bir hak iadesidir mesela.

Ben yıllar önce bunları yazdığımda cezalara, mobinge, gözaltına maruz kaldım. Şimdi birileri kelepçe yiyor bileklerine. Yemeye devam edecekler.

Adrese teslim ihaleler üzerinden zengin olanlar, yardım kolileri ile günah çıkardıklarını sandılar.

Mehmet Kasım Gülpınar sonrası bunların %90'ı bitti. Elbette bu kirli çarkın bitmesi birilerini rahatsız edecekti, etmeye başladı zaten.

ŞANLIURFASPOR GERÇEĞİ!

Kaçak bahisin, kara para aklamanın, statü elde etmenin üzerine kabus gibi çöktüğü ülke futbolunun kurbanları bir bir yok olmaya mahkumdurlar.

Bir kalemde 10 milyon dolar bağışlayan Fethi Şimşek, yıllarını bu takıma veren bir iki iş adamı ve cefakar taraftar dışında Şanlıurfaspor aşkı denen bir şey yok arkadaşlar.

Şehir olarak Kocaelispor, Amedspor, Eskişehir ve Bursaspor değiliz, kabul edin.

Şanlıurfa da istihdam yaratmayan, yatırımları tamamen İç Anadolu ve Marmara da olan dolar milyarderlerimiz o takımlara milyarlar akıtırken, Urfaspor'a verilen 15-20 milyon lirayı minnet eden zihniyetle bu takım asla başarılı olamazdı.

Şanlıurfaspor konusunu kısa keseceğim. Ama küçük bir uyarı yapmak durumundayım.

Şanlıurfaspor üzerinden şehrin siyasetine de el atmaya çalışanlar varmış.

Bu şehir farkında olmaya bilir. Farkında olanları jopla, para gücünüzle susturabilirsiniz ama ben susmam ha!

Borsa maniplasyonlarından, GES ve imar vurgununa, FETÖ sermayesinden her parti ve örgüte ikili oynayanlara kadar çarşaf çarşaf yazarım, aklınız durur.

Bir durun, bir haddinizi bilin ve kusurlu hak iadelerinizin kusursuz yardım olmadığını biliyoruz ha...

Bir yılı aşkındır köşeme çekilmiş çiçek, böcek, şarkı türkü paylaşıyorum. Lütfen ama lütfen Kejanov'u geri çağırmayın!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.