TÜLSANYA YENGEDEN KEJANOV'A HAYAT DERSİ!

Ekrem Arpak
ABONE OL

Kejanov 18 yaşında ayrılmıştı Cipnar'dan . İşin garibi çok istemesine rağmen hemen sınır komşusu olan Akçilas'ı görmek nasip olmamıştı bir türlü...  Oysa Çipnar, Akçilas, Virşair ve diğerleri. Hepsinin kaderleri ortaktı. Aynı yoksulluğun yorgun çocuklarıydılar.
 
Her ne olduysa 30 yıl sonra merakını gidermeye karar verdi Kejanov. Kimselere haber vermeden aldı uçak biletini, çıktı yola...  Zengin ve şöhret adamın yolculuğu da bir başka oluyor canım! Elit insanları diğerlerinden sadece bir perdeden ibaret utançla ayıran vip bölümünde oturuyor Kejanov...
 
Uçak henüz havalanırken elindeki viski bardağını fondipleyen ve telindeki acıların kadını Bergensa'nın şarkıları göğe savrulan hanımefendi dikkatini çekiyor! Hoş o dikkatini çekmeseydi bile birazdan zaten yakasına yapışıyor!
 
Merhaba Kejanov Bey! Diyor maviş maviş.
 
Kejanov artık şaşırmıyor… Başına az sonra gelecekleri tahmin edebiliyor çünkü.
 
- Merhaba Yenge Hanım!
 
Diyor, fazla uzatmıyor şaşkınlık numarasını…
 
Hikâye tanıdık tabi... Tülsanya Hanım Ruhatav'ın esmer yağız delikanlılardan birine âşık olmuş! Uzun yıllar süren büyük aşklarını sağır sultan dahi duymuş ama kimseler dillendirememiş! Derken ayrılık çok acımasızca çalmış kapılarını! Esmer delikanlısı hemşerim bir gitmiş bir daha dönmemiş!
 
Tülsanya yengenin dediğine göre:  İlk tanıştıklarında yoksul bir delikanlı olan Ruhatavlı bir süre sonra sürekli sayısal loto, milli piyango ve Rusya'daki bütün şans oyunlarından en büyük ikramiyeleri çıkmaya başlamış!
 
- Sonra,
Diyor Tülsanya.
 
- Sonrasında ziyaretime her geldiğinde büyük ikramiye kazanmış oluyordu! Hayatımda bu kadar şanslı ama bu kadar cahil bir adam tanımadım!
 
Açıkçası Ruhatavlı birine cahil demesi ağırına gidiyor Kejanov'un hemen tepkisini koyuyor.
 
- Bana bak Tülsanya; hemşerime hakaret etme Bergensya gibi yüzünü kezzapla yakarım ha!
 
Tehdidi duyunca kibarlaşıyor. İkramiyelerin miktarı ihalelerin ve rüşvetin büyüklüğüne bağlı değişiyormuş tabi!
 
-Aşkı, tatili, alış verişi dibine kadar yaşadık beraber! Ancak ne olduysa bir akşam çıktı ve bir daha dönmedi!
 
Derken; Bergensya " Acıların Kadınıyım?" diye ortalığı inletiyor.
 
- Akçilaslı mıydı?
 
Diye soruyor Kejanov. Düşünüyor ve kararsız bir ses tonu ile cevap veriyor;
 
- Kesin diyemem zaten bu yüzden Akçilas'dan başlayıp oradan Sivrek, Hiltab, Surçia derken dolaşıp aşkımı bulmaya çalışacağım!
 
Arkadaş, Ruhatav'ın taşı toprağı gönül çelen çapkın fışkırıyor maşallah... Yaş sınırı yok. 18'den 78'e kadar... Bu arada bir elinde viskisi olan Tülsanya yengenin diğer elinden hiç bırakmadığı siyah deri bir çanta dikkatini çekiyor Kejanov'un.
 
Dayanamayıp;
 
-Hayrola, çok önemli şeyler taşıyorsunuz galiba!
 
Diyor. Gülümsüyor şöyle ağdalı ağdalı!
 
-Yok, ayol! Benim deli âşıktan kalma birkaç önemsiz evrak! Mesela önceden hangi şirketlere verileceği belli olan ihale bilançoları var! Birkaç milyonluk çekler, sınır kapısından içeri girecek ve büyük ikramiye yüklü mazot tankerlerinin giriş, çıkış tarihleri! Belki lazım olur diye taşıyorum yanımda. Adamcağız memleketine hizmet etmek için çalışıp durdu! Allah sizi inandırsın, sınırlarda yükselen beton duvarlar var ya; oradan yoksullara birkaç milyonluk bağış kapmak için uyumadı gecelerce!
 
Yalvarıyor ama ancak fotokopilerini alabiliyor Tülsanya yengeden. Kendisine yardımcı olmak için zorluyor kendini.
 
-Sahi hiç arkadaşı yok muydu?
 
Tülsanya yengenin çatılan kaşlarından geçmişi didik didik ettiğini anlaşılıyor.
 
-Şekerim, sizin Ruhatavlıların hepsi çok çapkın ha! Ama Allahları var, sevdiklerini mutlu etmek için her türlü hokkabazlığı yapıyorlar…

Arkadaşları olmaz olur mu? Biribirlerine benziyor karakterleri.

Mesela Virşairli çapkınla, Sivrekli sevgililerimle memleketiniz çok konuşurduk.
 
Ulan bu şekerim lafından da oldum olası illet oluyor Kejanov ha! Ya sabır…
 
- Bazen saatlerce baş başa verir; memlekette ne kadar ihale varsa vatan millet için o ihalelere fesat koymaya çalışırlardı! Hatta bir keresinde eski bakan bunlardan biri için sırtını bir başka bakana dayadı demişti, hatırlıyorum. Sahi unutturmayın da size birkaç önemsiz ama aslında komik kahramanlık hikâyeleri anlatacağım!
 
-Allah Allah! Kahramanlığın komiği mi olur yahu? Diye geçiriyor içinden. Hatta içinden çıkarıp soruyor ve aldığı cevaptan sonra nedense gülemiyor, aksine ağlamak geliyor Kejanaov’un içinden…
 
-Evet ya; üç kafadar içlerinden birini kahraman yapmak için polisiye romanlarını aratmayacak kurgusal saldırı planlarını yapıyorlardı. Para ile satın aldıkları tetikçiler bu arkadaşa tuzak kuracak ve her tuzakta biraz daha kahraman olacaktı!

Tüksanya, Rujatav da algı operaayonu ile parlamenter, belediye başkanı olmanın tüm sırlarını vermişti adını kahramanlık hikayesi koyduğu bildiklerine. 

Yuhalatma
Karalama
Parlatma

Tüm bunlar mevcuttu hikayede. Ön şart fantazilerdi. Bu arada Kejanov Tülsanya'dan Ruhatavlı çapkınların en çokta kırmızı jartiyer sevdiklerini öğrenince şaşırmıştı. 

Ulan dedi. Bizim kadınların allı güllü fistanlarından ne ara jartiyere zıpladınız? Keşke bu sıçramayı memleketin gelişiminde de yapaydınız... 
 
Tülsanya yenge hızını almışken pür dikkat dinliyor. Büyük tecrübe doğrusu!
 
-Geçenlerde facebook üzerinden bir canlı yayını izledim. Sizin memleket var ya çok alem Kejanov Bey! Halk çıkmış isim isim kimlere rüşvet verdiğini, nasıl mazot çaldıklarını söylüyor ama kimseden çıt yok! Daha komiği; birbirlerinin arkasından demediğini bırakanlar sonra da sarmaş dolaş oluyorlar ya; pes doğrusu!
 
Nihayet uçak havaalanına iniyor ve Kejanaov daha kapıdan görünür görünmez korkunç bir alkış tufanı kopuyor!  ‘’Ne gibi bir zulüm yaptı ve nasıl çalıp, çırptı bilmiyor ama daha 6 ay önce Kejanov’u yuhalayanlar;
 
- Ruahatav seninle gurur duyuyor!
 
Naraları atıyor ve kurbanlar kesiliyor onun için! Davul zurnalar çalınıyor!.
 
- Kesin lan!
 
Diyor öfke ile..
 
- Şehit haberleri gelirken, gençlerimiz uyuşturucunun, işsizliğin pençelerinde inlerken ve memleket yoksulluğun dibinde çaresizce debelenip dururken hiç mi utanmıyorsunuz bu rezaletten? 
 
Bu arada bakıyor karşılama kortejine. Keıjanov’a madik atan kim varsa dizilmiş sıraya!..
 
Hay kürkünü sevdiğimin dünyası! Diyor.
 
Ulan diyor burada bir gariplik var! Benim bildiğim Ruahatavlılar  Ruhatavlıları sevmez! Ama ben Ruhatavlıyım derken karşılamanın benim onun değil; Tülsanya yenge için yapıldığını öğreniyor! Meğer Tülsanya Yengenin aşk acısı dillere destanmış ve gittiği her yerde böyle karşılanıyormuş!
 
Derken pilotun artistliği tutup sert bir iniş yaptığında zıplıyor uyuya kaldığı çekyattan!
 
-Oh be; Allah'tan memleketimin sevdiklerini böyle ansızın terk eden vefasız adamları yok! Sevinci ile mutfağa geçip demli çayını içiyor.
 
Niye şaşırdınız ki; uçak da Tülsanya de basit bir Rus Edebiyatı kahramanıydı yahu.
 
Rus Edebiyatını çok da ciddiye almayın ve yazarlarını! Onlar ki görünmüyor sanılan her şeyi hiç görmediğiniz kadar görürler aslında! Onlar ipe sapa gelmez ne varsa yazarlar ve ipe geldiğinde sapa tutunamayan ne kadar riyakar, sahtekar, faiz, ihale, mazot, yol, sponsor, bağış, din taciri baron varsa kayıverir satır aralarından…
 
Halk eni sonunda yüzlerine tükürüverir yani…
 
Rus Yazarları asla ciddiye almayın! Öyle olsa Pandora’nın kutusu açılamazdı değil mi? Ve Uzay Yolu bir sinema filmi klasiği olmaktan çıkar; bizler ışınlı kılıçlar ile memleketi sömüren uzaylılar ile savaşır olurduk.
Kejanov belki uzay savaşlarına hazır değildi ama Sivrek ve Virşeir ilçelerinde yapılan araç, yakıt ve çöp ihalelerini Ruhatav Başsavcılığına şikâyet etme kararı almıştı. Çünkü artık sadece kalemi ile değil yargı yoluyla da memleketini sömürenlerle mücadele edecekti. En büyük destekçileri de sarışın, esmer, kumral, çikolata renkli birbirinden güzel yengeler olacaktı.

O yengeler ki çoğunlukla başkent Ankara’nın (Ne Ankarası arkadaş! Burnum akıyor, ateşim var galiba o yüzden Moskova yazacağıma Ankara yazdım pardon, mis, özür, af ola vs vs vs) Çukurlarbar cafelerinde oturur, dekolteleri ile önce Ruhatavlıların aklını, sonra ceplerini alırlardı. Öyle bilinenin aksine çokta zekiydiler. Hatta birlikte renkli yatak oyunları oynadıkları Ruhatavlılardan daha zeki...
 
Ulan bu Kejanov’un kör kaderine bak. Gel her derdi göğüsle, tam kurtuldum de başına yengeler kâbusları musallat olsun. Allah yar ve yardımcısı olsun.
 
NOT: Bu hikayede geçen tüm olaylar, isimler ve şehirler ile mekanlar tamamen hayal ürünü olup bir Rus edebiyatı deneme makalesi için yazarın uydurmasından ibarettir.

He lo, kesin öyledir öyle….