Ekrem Arpak

Ekrem Arpak

EKREM-CE

TARAFINIZ OLMAYACAĞIM ZORLA MI!

21 Şubat 2023 - 17:13 - Güncelleme: 21 Şubat 2023 - 17:49


Depremin ortalığı can pazarına çevirdiği günlerden birisiydi. Hepiniz gibi ekran başında ve elim yüreğimde bir mucize bekliyorum... Hangi şehir hatırlamıyorum ama kanal muhabiri depremzede vatandaşlarla söyleşi yapıyor derken 30'lu yaşlarda adamın biri mikrofonu kaptı. O an o gencin yaşadıkları çaresizliği veya acısını anlatmasını ve art arda eleştiri yapmasını beklerken, kullandığı kelimeler aslında son yirmi yılda topluma dayatılan ayırışmanın resmi gibi düştü ekrana.

- Bir değil, altı deprem daha olsa 6'lı masaya oy yok! Diye bağırıyordu genç adam. Ortalıkta yıkılmış binlerce bina, o enkazların altında ölmüş veya bir umut kurtarılmayı bekleyen vatandaş, sevdiklerini kaybetmiş acılı insanlar, anne, babasız kalmış çocuklar, çocuklarını yitirmiş anne babalar, sevgililerini kaybetmiş gençler, eşini kaybetmişler vardı. Muhabirin siyasete dair tek cümle ve sorusu yoktu. Ortalıkta siyasetçi de yoktu. İyi de bu genç adam neden böyle bir cümle kuruyor, hararetle meydan okuyordu? 
İki nedeni vardı tabii:

1= YA TARAF OLURSUN YA BERTARAF! 

Evet, maalesef son yirmi yılda topluma dayatılan taraf ol baskısı böyle garip bir ruh haline bürünmemizi sağlamıştı. 

Taraf olacaksın hem de fanatik, hatta holiganist boyutta taraf olacaksın...
Öyle hastalıklı bir taraftarlık dayatmasına maruz kaldık ki "Benden, bizden olmayan düşmandır..." O düşmanlığın adı bile hazırdı. 

Bir taraf diğerine:

*Vatan Haini
*Terörist
*FETÖCÜ Diyebildi bir çırpıda. Hem de yargılamadan, anlamadan, dinlemeden... Haliyle sayısız insan yargısız infazların kurbanı olarak ya işinden oldu ya aşından ya eşinden...

Diğer taraf aşağı kalır mı?

*Yandaş
*Yalama
*Yobaz
*Hırsız Deyiverdi aynı hastalıklı ruh haliyle.

2- TARAF OLURSAN KAZANIRIM VEYA BANA BİR ŞEY OLMAZ PSİKOLOJİSİ:

Evet, özellikle hükümet kanadı öyle bir taraftarlık dayatması yaptı ki, toplum şu psikolojiye evrildi
.
-Bunları sever gibi görünüyim yoksa başıma iş açılır! 

Korku yani... Hem de iliklerimize kadar işleyen ve vicdanımızı, ananelerimizi, algılarımızı yerle bir eden bir korku kapladı içimizi. 

Evinde evladına yiyeceği bir lokma ekmek bulamayan anne babalar bu korkuyla kendilerine uzanan her mikrofona iktidarı övme yarışına girdi. 

Doğru, yanlış demeden alkışladık her kararı ve uygulamayı. 

Gerçi, hapislere düşen sanatçı, akademisyen ve düşünür sayısına baktığımızda korkmamak elde değildi ya ama gerçek şu ki; taraf olmak yerine düşünmek en büyük suçlardan biriydi artık.

Kirasını ödeyemeyen adam, 

-Belki iktidar partisi bunu Okur diye sosyal medyasında ATM ve 3-4 maaş alan kan emicileri bile övme ihtiyacı duydu. Liyakat bitti, vicdan tükendi, ahlak çöktü...

Kinden, nefretten beslenen bir toplum halini aldık sonunda.

Diğer tarafta muhalefet toplumu bir başka korkuttu... Ya kendi tarafına gelecekti ya bir gün iktidara geldiklerinde divanı harplerde yargılanacak bir suçlu olacaksın...
Öyle bir taraftarlık baskısı yaptı ki muhalefet, dinine düşman, ben merkezci, herkesten daha iyi olduğunu düşünen bir kesim yarattılar.

Kimseleri beğenmediler...
İktidarı eleştirirken KHK Mağdurları ve son olarak depremzedeleri bile oy için birer yatırım alanı olarak görmekten çekinmediler.

Örnek mi?

Buyurun belediye başkanlarını, bakanları, milletvekillerini depremde gülmekle suçlayan CHP Milletvekili Mahmut Tanal kendi genel başkanı, parti sözcüsü, belediye başkanları ile gülerek selfie çekmeyi de gayet masum görüyordu. 

İktidarı basına baskı yapmakla itham eden Tanal, kendisini eleştiren gazeteciyi de sosyal medyasından tehdit edebiliyordu.

İşte iki taraflı böyle acımasız bir taraf olma dayatması altında dört biryanımız kuşatıldı. 
Sonunda toplum öyle bir hal aldı ki; adam A Partili, bir oğlu CHP, diğer, MHP. Kızı DEVA'lı, eşi Gelecek. Hangisi kazansa karlıyım mantığı yani.

Adam Facebookta muhafazakar, Twitter'da solcu, İnstagram'da kominist, YAY'da radikal İslamcı, LİN'de ateist, You Tube' da hümanist. Çok ruhlu birer garip yaratıklara dönüştük vesselam. Oysa ki;

Enkez altından Türk çıktığında Yunan, Kürt çıktığında Türk'ün sevdindiği, Ülkücü'nün HDP'liye çorba ikram ettiği, komistin muhafazakarın çadırını açtığı günlerin orta yerindeyiz.
Öyle bir felaket yaşadık ki, acılarımız tüm taraflarımızı reddetti. İnsan olmamızı istedi bu felaket.

Tarafsız olmanın anlamını unuttuk oysa tarafsızlık aynı zamanda olup bitene, meselelere objektif bakabilme şansını veriyordu bizlere.

Taraf olmak değil de, objektif birer insan kalabilmek bir suçmuş gibi dayatıldığı için tarafında olduklarımızın her moklarını alkışlamayı öğrendik.

Dedim ya; evinde aç olan adam, 3-5 maaş alan, kendilerini soyup soğana çeviren hırsız belediye başkanı, vekili, bürokratı alkışladı.

İstifa etmeyen ve halkı sömürmeye devam eden herkesi alkışladık veya eleştirmek yerine düşmanlık hisssi ile saldırdık.

Pek tabii bağnaz, şövenist ve holiganizm boyutunda iliklerimize işleyen taraftar olma durumu beraberinde cehaleti, ilimden ve bilimden uzak düşünmeyi getirdi.
Oysa ki Çiçero'ya sormuşlar; 

“Roma İmparatorluğu nasıl yıkıldı ?” 

“Bilgisizdik ve çok konuşuyorduk…" Demiş.
Evet, tarafı olduklarımızın hatalarını, günahlarını aç kalmak, açıkta kalmak pahasına öerbas edebilmek için sadece boş boş konuştuk.

Gorbaçov’a “En büyük hatanız neydi ?” Diye sorduklarında;
“Hatayı hep kendi dışımızda aramaktı” diye yanıtlıyor.

Evet, yanlışlarımızı, günahlarımızı ve tarafı olduklarımızın soygunlarını aklamak için tüm suçluları dışarıda aradık. DIJ GÜÇLER muhabbetini biliyoruz...

Alın size dış güçler değil miydi enkaz altında bizi kurtaranlar? Şimdi kimi suçlayacağız merak ediyorum.

İskender, hiçbir kusuru konusunda onu uyarmayan bir vezirine “Sana ihtiyacım yok” diyor.
Vezir: “Neden Hükümdarım ? ” diye sorunca ise;
İskender: “Çünkü ben bir insanım.

Sen bu kadar süre zarfında benim tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin demektir. Örtbas ettiysen o zaman da hainsin demektir.”

Etrafını her dediklerine "evet" diyen dalkavuklarla dolduranlar, fikrini dürüstçe söyleyenleri hain zannederler!

İşte burası çok önemli. Yıllardır Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın etrafında etten bir duvar örüldüğünü, devletin tüm çıkarlarını kendi bahçelerine musluk yapan dalkavukların halkla Erdoğan arasına kara bir perde çektiklerini anlattık durduk ne var ki ne zaman buna veya benzer sorunlara parmak bastıysak yargı üzerinden ağır bir baskıya maruz kaldık.

Neyse, meselemiz Ak Parti'nin iç işleri değil. Meselemiz bizlere dayatılan taraf olma halinin bizleri getirdiği nokta.

Ben de diyorum ki; tarafınız olmayacağım arkadaş; zorla mı?
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
  • Yorum yazabilmek için lütfen üye girişi yapınız.